Hakk'ı İstersen Yürü İnsan'a Bak

İnsanın iki kalbi yok ki

16.06.2010 00:39

 

İnsanın iki kalbi yok ki
18.01.2004

İnsanın iki kalbi yok ki, birisi ile Allahü tealaya, diğeri ile de Allahü tealadan başkalarına yönelesin.. Allahü teala, bir kalb yaratmış. Bu kalbde de, ya Cenab-ı Hakkın sevgisi veya Onun mahluklarının sevgisi bulunur. İkisi aynı anda bulunmaz. Zira iki zıd şeyin muhabbeti, sevgisi, bir kalbde, bir arada yerleşemez. İki zıddan birini sevmek, diğerine düşmanlığı icap eder. Kalbde, ya dünya sevgisi, yahut Allahü tealanın sevgisi bulunur. Dünya demek, haram olan şeyler demektir. Zikir, ibadet yaparak, kalbden dünya sevgisi çıkarılınca, kalb temiz olur. Bu temiz kalbe, Allahü tealanın sevgisi, kendiliğinden dolar. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Her derdin şifası vardır. Kalbin şifası, zikrullahtır)

Günah işleyince, kalb kararır, hasta olur. Dünya muhabbeti yerleşerek, Allahü tealanın sevgisi gider. Kalbin bu hali, bir şişeye benzer. Su doldurunca, havası çıkar. Suyu boşaltınca, hava kendiliğinden dolar.

Kalb, yürekte bulunan bir kuvvettir. Görülmez. Ampulde bulunan elektrik ceryanı gibidir. Buna, gönül diyoruz. Gönül, insanlarda bulunur. Hayvanlarda bulunmaz. Bedendeki bütün a'za, kalbin emrindedir. His uzuvlarımızın duydukları bütün bilgiler kalbde toplanır. İnsanın, inanmak, sevmek, korkmak, kalbindedir. İtikad eden, yani iman eden ve kafir olan, kalbdir. Kalbi temiz olan, İslamiyet'e uyar. Kalbi kötü olan İslamiyet'ten kaçar. Güzel, iyi ahlakın ve kötü huyların yeri kalbdir. Allahü teala, dinleri, Peygamberleri, kalbi temizlemek için gönderdi. Kalbi temiz olan, herkese iyilik eder. Veşşemsi suresinin dokuzuncu ayetinde mealen, (Nefsini tezkiye eden kurtuldu. Nefsini günahta, cehalette, dalalette bırakan, ziyan etti) buyuruldu.

Mevakib tefsirinde diyor ki:
(Nefs tezkiye edilince, kalb tasfiye bulur. Yani nefs, kötü isteklerden kurtarılınca, kalbin mahluklara bağlılığı kalmaz. Nefsin kötülükleri, pislikleri demek, İslamiyet'in beğenmediği, haram ettiği şeyler demektir.)

İslamiyet'e inanmayan, iman etmeyen kimsenin kalbi, şekerin tadını anlayamayan safralı gibi, hastadır. Bu hal, Bekara suresinin dokuzuncu ayet-i kerimesinde mealen; (Kalblerinde hastalık vardır) buyurularak haber verilmektedir.

Âyet-i kerimede bildirilen hastalık tedavi edilmedikçe, hakiki iman ele geçmez. Bu afetler varken, akıl yolu ile kalbde hasıl olan iman, imanın suretidir. Çünkü nefs, bu imanın tersini istemekte, küfründe inat ve ısrar etmektedir. Böyle iman, safra hastasının, şekerin tatlı olduğuna iman etmesi gibidir. Her ne kadar inandım dese de, vicdanı, şekeri acı bilmektedir. Safrası düzeldikten sonra, şekerin tatlı olduğuna hakiki iman hasıl olur. İmanın hakikati de, nefsin tezkiyesinden ve kalbin itminanından sonra kalbde hasıl olur. İtminan, hakiki inanmak demektir. İşte böyle hakiki iman yalnız Evliyada bulunur ve elden gitmez. Yunüs suresinin altmış ikinci ayet-i kerimesinde mealen; (Biliniz ki, Allahü tealanın Evliyası için, azap korkusu, nimetlere kavuşmamak üzüntüsü yoktur!) buyurularak bu durum bildirilmektedir.

Aklın Peygambere kolay inanması ve kalbde tam iman hasıl olması için en yakın yol, Allahü tealayı zikretmektir. Ra'd suresinin otuzuncu ayetinde mealen; (İyi biliniz ki, kalbler, Allahü tealanın zikri ile itminana, rahata kavuşur!) buyuruldu. Yani, tam imana kavuşur. Düşünerek, akıl ile ölçerek, bu yüksek makama kavuşmak, güç, hem de çok güçtür.

Akıllı insan, ahiretini düşünen insandır. Önce ahiret bilgileri öğrenilecek. İkinci olarak, bu bilgilere göre yaşanacak. Üçüncü olarak da, böyle olan kişilerle arkadaşlık yapılacak.

Allahü tealanın sevmediği bu dünyanın arkasında koşmamalıdır! Gönlünü hep Allahü tealaya bağlamak sermayesini elden kaçırmamalıdır! Ne sattığını ve buna karşılık neyi aldığını düşünmelidir! Dünyayı ele geçirmek için ahireti vermek ve insanlara yaranmak için Allahü tealayı bırakmak ahmaklıktır. Dünya ile ahiret birbirinin zıddıdır, tersidir. İkisinin sevgisi bir kalbde toplanamaz. İkisi bir araya getirilemez. Bu iki zıddan dilediğini seç ve seçtiğine karşılık kendini sat, feda et! Ahiret azabı sonsuzdur. Dünyada olanlar çok azdır. Allahü teala, dünyayı sevmez, ahireti sever.

Seyyid Burhaneddin hazretleri buyurdu ki:
"İnsanlar uykudadır. Öldükleri zaman uyanırlar. Fakat fırsat elden gider. Artık kaçırılan fırsatlara pişmanlığın faydası yoktur. Çünkü dün geçti, bir daha geri gelmez. Ahirette kurtuluşa erenler, haramlardan ve dünya sevgisinden yüz çevirip, halis bir niyet ile Allahü tealaya dönenlerdir. Allahü tealaya götüren yol yalnız bunlara açıktır. Peygamber efendimiz bir hadis-i şerifte; "Dünya sevgisi her kötülüğün başıdır" buyurdu. İki sevgi kalbde bir araya gelmez. Bu kısa hayata aldanmaktan sakının."

Netice olarak, insanın iki tane kalbi yoktur, tek kalbi vardır. İstikbalini düşünen, bu tek kalbe ne dolduracağını iyi düşünmelidir. Şu beyt, her şeyi çok güzel izah etmektedir:
İstediğin gibi yaşa, bir gün öleceksin!
İstediğini topla, bir gün ayrılacaksın!
 


Hit ( 5157 )

 

Kaynak: https://www.osman-unlu.com/makaleler.asp?ID=56

 

Sitede ara

İletişim

Melamilerizbiz