Hakk'ı İstersen Yürü İnsan'a Bak

MAWÂİDU'L- İRFAN İRFAN SOFRALARI 

(BİRİNCİ SOFRA‏) 

 

BİRİNCİ SOFRA

 

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM 

 

İnsana çeşitli iyilikler lutfeden, Kur'an sofrasına insanları ve cinleri davet eden Allah'a hamdolsun. Rahman namına o sofralara çağıranların Efendisi Hz.Muhammed'e; irfan sofralarına koşarak kalblerine irfan dolduran Ali'ne ve ashabına salat ve selam olsun. Bundan sonra : 

Bu fakir kul Mısri, her ne kadar o sofralara güzel icabet edemedi ise de uzun zamandan beri yüce Allah'ın şu sözüyle o sofranın inmesini istiyordu : "Allah'ım, bize gökten öyle bir sofra indir ki, bizden öncekilere de bizden sonrakilere de bir bayram ve senden bir mu'cize olsun. Bizi rızıklandır. Muhakkak sen, rızık verenlerin en hayırlısısın." 

Bin yetmiş altı yılı Şevval'inin ikinci günü akşama doğru kıbleye karşı oturmuş: "Fakirlik tamam olduğu zaman o, Allah'tır." sözünü düşünüyordum. Allah'ın ilhamiyle sırrıma bunun hakiki bir manası doğdu. O kadar kesin bir mana doğdu ki, artık bunun ötesinde bir mana yoktur. Allah bana açıkça gösterdi ki, kendisinden başkasının ne zahirde ne batında varlığı yoktur. Yalnız var sanılır. Bana bildirdi ki, arifin sırrında vücuttan fakr (yoksunluk) tamam olmayınca perdesiz, doğrudan doğruya Hak'kın yüzüne bakması mümkin olmaz. Nitekim yüce Allah buyurmuştur: "O gün bazı yüzler sevinçli, rablarına nazırdır." (Kıyamet,32) Varlığı atmazsa, Allah'ın göklere ve yere arzettiği, onların kabulden imtina edip sadece insanın yüklendiği vücut emanetini ödememiş olur. Ve bu suretle büsbütün hiyanetten kurtulamaz. Allah'ı da sevmez olur. Çünkü Allah Teala "Allah hainleri sevmez" (Enfal,58) ayetiyle ifade ettiği üzere onu sevmez. 

Onun gözünden perde nasıl kalksın ve nasıl Allah'ı görsün ki o, Hak'ın olan vücudu kendine mal etmektedir.Çünkü fakrın tamamı,Allah'tan başka her şeyden varlığı almaktır.Vücut kalkınca Hak görünür.Ve hiç kaybolmaz.Dersen ki: "Vücut görünürde ve gerçekte Allah Teala'nın ise o halde arif kim,O'na bakan kim,O'nu gören kim?" Derim ki: "Vücut birdir ama mertebeleri çoktur. Bir mertebede muhiblikle, bir mertebede mahbuplukla görünür. Bir mertebede gül olur, diğerinde bülbül." Futuhat-i Mekkiyye'nin başında şöyle bir beyit vardır: "Rab Hak'tır, kul Hak'tır. Ah bilseydim, kimdir mükellef. Kuldur dersen, o ölüdür. Rab'dır dersen o halde O nasıl mükellef olur?" 

Buradan anlaşıldı ki fakr: İki cihanda da vechin (yüzün) siyah olması (yok olması)'dır. Yokluğa da siyah denilir. Yani dünya ve ahiret ademdir (yoktur). Bunların varlığı yoktur. Çünkü varlık gerçekte Allah'ındır. Mahlukata varlık vermek mecazidir. 

Peygamber'in: "Nefsini bilen Rabbını bilir." sözünün manası da budur. Çünkü nefsinin vücudu olmadığını bilirse, kendisinde olan vücudun Allah'a ait olduğunu anlar. Yani kendisinin, mahiyyeti itibariyle Rab, görünüş itibariyle nefs olduğunu bilir. Yahut: o aynen (zât itibariyle) Rab, taayyünen (görünüş) itibariyle nefstir." diyebilirsin. 

"Fakirlik küfür olayazdı." sözüne gelince bu, nafile ibadetlerle Allah'a yaklaşmanın sonucudur. Ama benim söylediklerim, farz ibadetlerle Allah'a yaklaşmanın sonucudur. "Allah gerçeği söyler, O, yola iletir." (Ahzab 4) 

 

MAWÂİDU'L-İRFAN

İRFAN SOFRALARI

Niyazî-i Mısrî

Notlarla çeviren: Prof.Dr.Süleyman ATEŞ.