Hakk'ı İstersen Yürü İnsan'a Bak

TÜRK TARİHİNDE ÖNEMLİ TARİKATLER VE KURUCULARI 2

TÜRK TARİHİNDE ÖNEMLİ TARİKATLER VE KURUCULARI
..:: 2 ::..

   Şeyh Rûzbihan, Necmüddin'e anayurdu olan Harezm'e gidip, oradaki insanları irşad etmesi için tavsiyede bulundu. Bu tavsiyeye uyan Necmüddin ailesi ile birlikte Harezm'e gidip yerleşerek orada bir hankâh te'sis edip, Kübreviyye (Zehebiyye) tarikatini kurmuştur. Kısa bir zamanda tedris ve irşad halkası genişlemiştir. Talebeleri arasında Attâr'ın şeyhi Mecdüddin el-Bağdadî de bulunuyordu. 618 (1226) yılında vefat etmiştir.
   Necmüddin çok verimli bir müellif idi. Sofîliği ilgilendiren çeşitli mes'eleler hakkında bir çok risaleler yazmıştır. Eserlerinin ekserisini arapça olarak te'lif etmiştir. Keşfü'z-Zünûn'da ona ait eserler şunlardır:
   1. Usûlü'l-Aşere: Keşfü'z-Zünûn c. I, s. 114. Bu risale İsmail Hakkı Bursevî tarafından türkçe olarak şerh edilmiş ve 1256 (1840) yılında İstanbul'da basılmıştır.
   2. Risaletün fi's-Sülûk: 632 (1234-35) senesinde yazılmıştır. Keşfü'z-Zünûn, c. I, s. 872.
   3. Risaletü't-Turuk: Keşfü'z-Zünûn, c. I. s. 876.
   4. Tevali't-Te'nis Bimelâli İbni İdris: Keşfü'z-Zünûn, c. I, s. 503.
   5. Fevatihu'l-Cemal: Farsçadır, Keşfü'z-Zünûn, c. 2, s. 1292.
   6. Hidayetü'l-Talibîn: Keşfü'z-Zünûn, C. 2, s. 2031.
   7. Aynü'l-Hayât: Eserin birinci cildi Leningrad kütüphanesinde bulunmaktadır.10
   Kübreviyye tarikatinin şubeleri:
   Bahaiyye, Halvetiyye, Firdevsiyye, Nûriyye, Rükniyye, Hemedâniyye, Nûrbahşiyye,    Berzenciyye.11

   6-SÜHREVERDİYYE TARİKATİ
   1. Cüneyd Bağdadî, 2. Ebû Ali Rudbarî, 3. Ebû Ali Katib, 4. Ebû Osman Mağribî, 5. Ebû Ali Kürkânî, 6. Ebû Ali Nessâc, 7. Ahmed Gazzâlî, 8. Necib es-Sühverdî, 9. Ömer bin Muhammed Şihabüddin es-Sühreverdî.

   ŞİHÂBÜDDİN SÜHREVERDÎ
   Hazret-i Ebübekr evlâdındandır. Tasavvufta intisabı amcası Ebû'n-Necib Sühreverdî'yedir. 539 (1144) tarihinde doğmuştur.
   Fıkıh, hadis, tasavvuf ve diğer ilimlerde zamanının en ileri gelenleri arasında bulunuyordu.
Pek çok eserler te'lif etmiştir. Bu eserlerinin arasında en meşhuru "Avârifu'l-Mearif'dir.
Asıl adı Ömer bin Muhammed olan Sühreverdî, bir rivayete göre 623 (1226), diğer bir rivayete göre de 632 (1234-35) tarihinde vefat etmiştir.
   Abdü'l-Kadir Gîlanî ile görüştüğü, Abdü'l-Kadir'in ona:
   "Sen Irak'ta meşhur olanların sonuncususun" dediği rivayet olunur.
Şihabüddin, zamanında Bağdad şeyhlerinin şeyhi olup, ekseri vakitlerini halkın müşkillerini halletmeye vakfederdi. Bir gün birtakım kimseler Sühreverdî'ye gelerek:
   "Ey bizim efendimiz! Ameli terkederek tembel ve avare oluruz, eğer amel edersek, gönlümüze gurur gelir, bu hususta ne buyurursunuz?" diye sordukları zaman, cevaben o:
   "Amele devam ediniz, gururun gelmemesi için de Allah'a dua ve istiğfarda bulununuz" buyurmuştur.12
   Sühreverdî'nin eserleri:
   1. Cezbü'l-Kulûb ila Muvasalati'l-Mahbûb: Halep'de 1328 (1910) yılında basılmıştır. 31 sayfadır." 13
   2. Avarifü'l-Meârif: 63 babdır, 1294 (1877)'de Mısır'da İhyau'l-Ulûm kenarında olarak basılmıştır.14
   Sühreverdiyye tarikatinin şubeleri:
   Bedriyye, Zeyniyye, Bahâiyye, Kemaliyye, Ahmediyye, Necibiyye.15

   7-EKBERİYYE TARİKATİ
   1. Cüneyd Bağdadî, 2. Ebû Ali Rudbarî, 3. Ebû Ali Hüseyn bin Ahmed el-Kâtib, 4. Ebû Osman el-Mağribî, 5. Ebû Kasım Ali bin Abdi'l-Vahid el-Kürkânî, 6. Ebübekr bin Abdillah et-Tûsî, 7. Ebû'l-Fütûh, Mecdüddin Ahmed Gazzâlî, 8. Ebû'l-Fadl Muhammed Bağdadî, 9. Ebû'l-Berekât Ali Bağdadî, 10. Ebû Ya'zî el-Mağribî, 11. Ebû Saîd Mağribî, 12. Ebû Medyen Şuayb bin el-Mağribî, 13. Muhyiddin İbnü'l-Arabî.

   MUHYİDDİN İBNÜ'L-ARABÎ
   İbnü'l-Arabî Muvahhidler sultanı Ebû Yusuf Ya'kûb devrinde 560 (1165) senesinde İspanya'daki Mürsiye'de dünyaya gelmiştir. Daha küçük yaşlarında ailesiyle birlikte İşbiliyye şehrine gitmiş, ilk tahsilini burada tamamlamıştır. Kur'an-ı Kerim'i ezberlemiş, tefsir, hadis ve fıkıh okumuştur.
   İbnü'l-Arabî, meşhur Arap Tayy kabilesine mensûptu. Yakın cedleri hakkında fazla bir şey bilinmiyorsa da, anne ve baba tarafından nüfuz ve itibar sahibi kimseler olduğu anlaşılmaktadır.
   Akrabaları arasında tasavvufî bilgilere sahip kimseler mevcuttu. Kendisi de, ifadesine göre, tasavvufta, kutubluk mertebelerine varmış bir zat idi.
   Dayısı Ebû Müslim el-Havlânî de, kutubların büyüklerindendi.16
   Diğer dayısı Yahya bin Yağân, Tilemsen şehrinin meliki bulunuyordu. İbnü'l-Arabî'nin rivayetine göre Ebû Abdillah et-Tûsî adlı bir şeyhin te'siri ile, hükümdarlığı bırakıp, tasavvuf yoluna girmiştir.17
   Yine kendi ifadesine göre, babası Ali bin Muhammed'in de, devletin ileri gelenleriyle, bilhassa filozof İbn Rüşd ile dostluğu vardı.
   İbnü'l-Arabî, bu tahsil sırasında bir aralık halvete çekilmiş her sahada ve bilhassa tasavvufi marifetler sahasında hiçbir şey bilmezken ve bu hususta hiçbir kitap da okumadan, mükaşefe tarikiyle bir çok şeylere muttali olarak halvetten çıkmıştır.
   İbnü'l-Arabî, Endülüs'de bir müddet daha kaldıktan sonra, seyahate çıkmış Şam, Bağdad ve Mekke'ye giderek orada bulunan tanınmış alim ve şeyhlerle görüşmüş, onlardan pek çok istifade ve istifaze etmiştir.
   Bir aralık Konya'ya gelip Selçuk meliki tarafından hürmet ve ikram görmüş, burada iken Sadrüddin Konevî'nin dul bulunan annesini de kendisine nikahlamıştır.
   Bundan sonra tekrar Şam'a dönmüş ve 637 (1239) tarihinde orada vefat etmiştir.
   Nefehat'ın beyanına göre, Bağdad ulemasından birisi Muhyiddin hakkında bir kitap te'lif etmiş ve bu kitapta musannefatının beş yüzden fazla olduğunu beyan etmiştir.18
   Şeyh Şihâbüddin Sühreverdî'ye Muhyiddin İbnü'l-Arabî hakkında sual sordukları vakit, "O, hakikatler denizidir" diye cevap vermiştir.19
   Molla Cami, Hoca Muhammed Parsa'nın "Füsûs" için, "can", "Fütûhat" için "gönül" dediğini rivayet eder.20
   İbnü'l-Arabî'nin eserlerinin sayısı kendine de malum değildi. Hayatında dostlarının isteği üzerine birkaç defa bunların fihristini yapmak istemiştir. Bu fihristler birbirinden ayrı üç yazma halinde bugüne kadar gelmiştir.21
   Muhyiddin İbnü'l-Arabî'nin eserlerinden bugün elde mevcut olanlarının bir kısmı şunlardır:
   1. Fütûhat-ı Mekkiyye fi Esrâri'l-Mahkiyye ve'l Mülkiyye: Kendi el yazısı ile olan nüsha, Türk-İslam Eserleri Müzesi no. 1845-1881'dedir. Bu nüsha 31 cild halinde tertib edilmiştir.
   2. Füsûsu'l-Hikem: Türkçeye çevrilmiştir.
   3. Kitabü'l-İsra ilâ Makâmi'l-Esrâ.
   4. Muhadaratü'l-Ebrâr ve Müsameretü'l-Ahyâr.
   5. Kelamü'l-Abâdile.
   6. Tacü'r-Resail ve Minhacü'l-Vesâil.
   7. Mevakiu'n-Nücûm ve Metali' Ehilletü'l-Esrar ve'l-Ulûm.
   8. Rühu'l-Kuds fi Münasahati'n-Nefs.
   9. Et-Tenezzülatü'l-Mevsiliyye fi Esrari't-Taharat ve's-Salavat.
   10. Kitabü'l-Esfar.
   11. El-İsfar an Netaici'l-Esfar.
   12. Divan.
   13. Tercemanü'l-Eşvak.
   14. Kitabu Hidayeti'l-Abdal.
   15. Kitabu Taci't-Terâcim fi İşarati'l-İlm ve Lataifi'l-Fehm.
   16. Kitabü'ş-Şevâhid.
   17. Kitabu İşarati'l-Kur'an fi Âlaimi'l-İnsan.
   18. Kitabü'l-Ba'.
   19. Nisabü'l-Hirak.
   20. Fazlu Şehâdeti't-Tevhîd ve Vasfu Tevhîdi'l-Mükinîn.
   21. Cevâbü's-Sual.
   22. Kitabü'l-Celal vehüve Kitabü'l-Ezel.22

   8-ŞÂZELİYYE TARİKATI
   1. Cüneyd Bağdadî, 2. Ebûbekr Câfer bin Yûnus Şeyh Şıblî Bağdadî, 3. Abdurrahman Medenî, 4. Abdüsselam bin Meşiş Mağribî, 5. Ebû Hasan Ali eş-Şâzelî el-Mağribî bin Abdillah bin Abdi'l-Cebbar.

   EBÛ'L-HASAN EL-MAĞRİBÎ EŞ-ŞÂZELÎ
   İsmi, Ali bin Abdillah, künyesi Ebû'l-Hasan'dır. 553 (1158) tarihinde Afrika'da Septe civarında Kâin Gammâra bölgesi köylerinden birinde doğmuştur. Çocukluğu ve gençliği orada geçmiş tahsilini de o bölgede tamamlamıştır.
   Şazel köyüne nisbetle meşhur olan Ebû'l-Hasan, tahsilini ikmal ettikten sonra va'z u nasihat ve ders okutarak herkesin teveccühünü ve takdirini kazanmıştır.
   Sonraları seyahate çıkıp pekçok memleketler dolaşıp, zamanının ulema ve meşayihi ile görüşmüştür. Nihayet İskenderiye'ye gelerek orada yerleşmiştir.
   Bir müddet İskenderiye'de kaldıktan sonra, Mısır'a gidip orada "İbn Atiyye ve Şifâ" okutmuştur. Bu derse, zamanın meşhur ulemasından İbni Hacib, İbni Abdisselam İzzeddin, İbni Dakîk, Abdü'l-Azim el-Münzerî, İbnü's-Salâh ve İbni Usfûr gibi zevat devam ederdi.
Feyzini birkaç vasıta ile Ebû Medyen hazretlerinden istihsal etmiştir.
   654 (1256) tarihinde. Ramazan ayında hacca giderken Mekke yakınlannda bir sahrada vefat etmiş ve oraya gömülmüştür. Onun güzel sözlerinden bazıları şunlardır:
   "Huzursuz kalbe sahip ve hiçbir eleme dûçâr olmamak ve günahlardan pak olmak istersen, amel-i salihayı çoğalt".
   "Dünya ve ehl-i dünyadan gönül rabıtasını kesmeyen velayet rayihasını koklayamaz".
Terceme-i ahval-i sofiyyûnu hâvi bir eseri mevcuttur.23
   Şazeliyye tarikatinin şubeleri:
   Desûkiyye, Ahmediyye, Vefâiyye, Ruzûkiyye, Hanefiyye, Cezûliyye, Gaziyye, İseviyye, Nâsıriyye, İlmiyye, Mustariyye, Afîfiyye.24

   9-MEVLEVÎYYE TARİKATI
   1. Cüneyd Bağdadî, 2. Şeyh Ebû'ş-şıblî, 3. Şeyh Muhammed Züccâc, 4. Ebûbekr en-Nessac, 5. Ahmed Gazzâlî, 6. Şeyh Ahmed el-Hatibî, 7. Bahâuddin Veled, 8. Burhanüddin et-Tirmizî, 9. Celâlüddin Rûmî.

   MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN RUMÎ
   Mevlana Muhammed, mutasavvıf bir şair ve Mevlevî tarikatinin kurucusudur. 6 Rebiü'levvel 604 (30 Eylül 1207) tarihinde Belh şehrinde doğmuş(25) ve 5 Cemaziye'l-ahir 672 (17 Aralık 1273)'de Konya'da vefat etmiştir.
   Hayatı için en muteber kaynak, oğlu Sultan Veled'in yazdığı "İbtidânâme"dir. Fakat bu kitapta hadiseler ekseriyetle kısa anlatılmaktadır.
   Celalüddin'in babası Bahauddin Veled bin Hüseyn bin Hatıbî, "Sultanü'l-Ulema" unvanını haiz bir zat idi. Çok eskiden Belh şehrinde yerleşmiş, köklü bir ailenin ahfanındandı. Sultan Veled'in ifadesine göre Bahauddin, Moğol istilasından bir sene önce bu şehirden ayrılmıştır.
Bahauddin Veled önce hacca gitmiş, bu arada oğlu Celalüddin ile birlikte meşhur şair Attar ile buluşmak ve tanışmak için Nişabur'a gelmiştir. Şair Attar, Celalüddin'e "Esrarname"sini vermiştir.26
   Bahauddin Veled'in Bağdad'da, Ömer Sühreverdî tarafından karşılandığı, halifenin verdiği hediyeleri reddettiği ve Medrese-i Mustansıriyye'de konakladığı söylenir.
   Bahauddin Veled Hicaz'dan Şam yolu ile Anadolu'ya geçmiş ise de, hangi şehre gittiği bilinmemektedir. Zira "İbtidaname"de Rum ve Konya'dan başka bir memleket ismi zikredilmemektedir.
   Bahauddin, Konya'da büyük bir şöhret kazanmıştır. Emirler ve hatta bizzat Alauddin Keykûbat, onun va'azlarına devam ederdi. Nihayet Konya'da iki sene kaldıktan sonra vefat etmiştir (18 Rebiü'l-ahir 628).
   Hazret-i Mevlana, babasının vefatından sonra tedrise başlamış ve kısa zamanda takdir toplamıştır. Her tarafta onun dersine devam edebilme iştiyakıyla yanıp tutuşan insanlar çoğalmıştır.


   _____________________
    10_ Nefehat Terc., s. 475-480; Kamusu'l-A'lam, c. VI, s. 4568; İslam Ans., c. 9. s. 163-164.
    11_ Mir'atü't-Turuk, s. 12.
    12_ Nefehat Terc., s. 527-528; Kamusu'l-A'lam, c. IV, s. 2703; Lügat-ı Tarihiye ve Coğrafiye, c. IV, s. 156-157; Mu'cem, c. IV, 1060-1061.
    13_ Mu'cem, c. IV, s. 1060.
    14- Aynı eser, c. IV, s. 1061.
    15- Mir'atü't-Turuk, s. 13.
    16_ Fütûhat, c. II, s. 20.
    17_ İbnü'l-Arabî'nin dayılarından birisi Tilemsen meliki idi. Adı Yahya bin Yağân'dır. Onun zamanında Ebû Abdillah et-Tûsî isminde bir şeyh yaşıyordu. Bu zat Tilemsen şehrinin kıyısında ikamet ederdi. Bir gün şeyh, Tilemsen şehrinde bulunduğu sıralarda Yahya b. Yağan oradan geçiyordu. Kendisine, yanından geçtiği şeyhin Ebû Abdillah olduğunu söylediler. O da atının başını çekerek ona selam verdi. Bu sırada da şeyhe, üzerindeki ipekli elbiseleri göstererek, "Bunlarla namaz kılmanın caiz olup olmadığını" sordu. O zaman şeyh: "Senin halin pisliğe düşmüş, doyuncaya kadar o pislikten yiyen, her tarafı necasete bulanan, fakat bevlederken sidik bulaşmasın diye ayağını kaldıran köpeğe benzer. Senin dahi karnın haramla dolmuştur. O durumda iken bu elbiselerle namazın caiz olup olmadığını ne diye soruyorsun?" diye mukabele bulunmuştur. Bunun üzerine Yahya b. Yağân saltanatı terkedip şeyhe intisab etmiş ve ölünceye kadar odun satarak maişetini te'min edip, geriye kalanını da tasadduk etmiştir..." (Fütûhat'ta zikredilen bu olay, Nefehat Terc., 627'den alınmıştır.)
    18_ Nefehat Terc., s. 662.
    19_ Aynı yer.
    20_ Aynı eser, s. 623.
    21_ İslam Ans., c. VIII, s. 533-555.
    22_ Şeyh-i Ekber'i Niçin Severim? Muhyiddin İbnü'l-Arabî ve Çevresi.
    23_ Mil'atü't-Turuk, s. 16; Hadikatü'l-Evliya, s. 5-46; Kamusu'l-A'lam, c. IV, s. 2569; Lügat-i Tarihiye ve Coğrafiye, c. III, s. 14.
    24_ Mil'atü't-Turuk, s. 18.
    25_ Doğum tarihine düşürülen tarih şudur: "Geldi Mevlanâ'yı Rumî aleme".
    26_ Tezkiretü'ş-Şuarâ, s. 193.