Hakk'ı İstersen Yürü İnsan'a Bak

ENE-L HAKK 

ENE-L HAKK 

 

         Hallac-ı Mansur Hazretleri, bu tâlihsiz sözü etmiş midir? Yoksa Hallac-ı Mansaur Hazretlerinin dilinden “Ene-l Hakk” sözünü diyen, Hakk'ın kendisi midir? Kimilerine göre bu sözü Hallac-ı Mansur Hazretleri söylemiştir ve canından olmuştur. Hâlbuki “Ene-l Hak” sözünü eden Hallac-ı Mansur Hazretleri, bu sözü ettiğinde ve tevbeye çağırıldığında, “bu sözü kim söylediyse onu bulup, ondan tevbe ettirin”  deyince, zamânın Halifesi, Hallac-ı Mansûr Hazretlerinin katlinin vâcip olduğu fetvâsını verip Hallacı Mansur Hazretlerini katlettirmiştir. Oysaki Hallacı Mansur Hazretleri, bu sözü “sekir” hâlindeyken, vecd hâlindeyken söylemiştir derler.

         "Ene-l Hakk." İlmi Tevhîdte bir mâkâmdır. Bu mâkâm Allah’lık mâkâmıdır. Bu mâkâmın bir adı mâkâmı Îsâ, bir adı mâkâmı Ali, bir adı mâkâmı kabir, bir adı mâkâmı vahdet, bir adı mâkâmı akşam namazıdır. Genel adı da “Mâkâm-ı Cem” dir. Mâkâmı Cemde olan sâliklerin birçokları bu mâkâmın cilvelerine düçâr olmuşlardır. Çünkü bu mâkâmda Allâh-ü Teâlâ, “Ben Hakk'ım” nidâsını savurur bu mâkâm sâhiplerinin dilinden. Bu mâkâm Allâh'lık mâkâmı olduğundan, mâkâm sâhibi kişiler, kulluk mâkâmı olan “Hazretü’l Cem” mâkâmına geçemedikleri için, bu mâkâmın cezbesinde kalırlar çok zaman.

         Bakınız sevgili kardeşlerim, Allâh dostlarından bir dost olan, Melâmî erenlerinden; Hasan Fehmi Tezdoğan Efendi Hazretleri, bu mâkâmın hâlini bir beyitinde şöyle dile getirmiştir. 

 

Akşam namazını imamla kılan,

Onlardır Allâh'ı hem zâhir gören,

Hakk söyler “Ene-l Hakk” kulun dilinden,

Yalvar kul Allâh'a Seher vaktinde,

Yalvar kul Mevlâ'ya bahar vaktinde. 

 

         Mâkâm-ı Cem sâhibi olan İhvânlarımız, mâkâmın hâli gereği, her nereye bakarlarsa baksınlar Hakk görürler. Onların gözlerinde Halk yoktur! Bu mâkâm sâhipleri olan İhvânlarımızın nazarlarında cümle işlerin fâili olan, mevsufu olan tek varlık olarak kabûl ettikleri tek Mevcûdu görürler. Artık kesret âlemi gitmiş, vahdet meydana çıkmıştır bu mâkâmın ehillerine. Niyâzî-i Mısrî Hazretlerinin dediği gibi. 

 

Gitti kesret geldi vahdet,

Oldu halvet dost ile.

Her görünen hep Hakk oldu,

Şehr-ü pazar kalmadı.

 

         Allâh-ü Teâlâ; âyetinde dediği üzere, nereye döner- lerse dönsünler hep Hakk'ı müşâhade ile zevk ederler. Âyeti kerîmede şöyle buyuruluyor: "Meşrik de Allâh'ndır, Magrib de. Hangi tarafa dönerseniz, Allâh'ın yüzü oradadır. Çünkü Allâh Vasîdir, Âlimdir" (2 Bakara. 115)

         Bu âyet, mâkâmı cemin hâlini ne kadar da güzel anlatıyor. Bu yüzden Hallacı Mansur Hazetlerinde, Mâkâmı cemin hâli ağır bastığından ve o mâkâmın hâlinden kurtulamadığı için, "Ene-l Hakk" (Ben Allâh’ım) nidâsını savurmuştur. Çünkü Hallacı Mansur Hazretleri, mâkâmı cem sâlikiydi de diyebiliriz. Ve bu tâlihsiz söz yüzünden canından olmuştur. Hakk Mürşidlerin çoğu, ihvanlarını, bu çok güzel ama bir o kadar da tehlikeli olan, mâkâmı cemde tutmazlar ve bir üst mâkâm olan, kulluk mâkâmı denilen Hazretü’l Cem mâkâmına, yâni mâkâmı farka çıkarırlar ki, kulluğunu anlayıp yaşayabilsinler.         İşte değerli kardeşlerim; Hallacı Mansur Hazretleri de kulluk mâkâmına çıkamadığı ve "Ene-l Hakk" mâkâmı olan cem mâkâmının hâlinden kurtulamadığından,"Ene-l Hakk" (Ben Allâh'ım) nidâsını savurmuş, bu yüzden de bunun bedelini canıyla ödemiştir. Allâh-ü Teâlâ Hazretleri; cümle ihvanlarımıza ve cümle mü'mînlere, kulluk mâkâmını zevk etmeyi nasîbi müyesser eylesin inşaallâh Âmin. Cümle canlara aşk-ı niyâz ile bâki selâmlar. Aşk ile hûû…

 

Fakîrullâhmelâmî.

İstanbul.
06/01/2011/Perşembe.