Hakk'ı İstersen Yürü İnsan'a Bak

OTUZ DOKUZUNCU SOFRA

 

OTUZ DOKUZUNCU SOFRA

 

Müslim,Nafi' İbnu Hadice (R.A.) den Resulullah (S.A.V.) Efendimiz'in şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Siz dünya işlerinizi benden iyi bilirsiniz.Size dininiz hususunda bir şey emredersem onu alınız." Haşiye'de bu Hadisin söyleniş sebebi şöyle kaydedilmiştir:Nafi' İbnu Hadice dedi ki: Peygamber Aleyhisselam Efendimiz Medine'ye geldiği zaman Medine halkı Hurmayı te'bir ediyorlardı (yani dişi hurma çiçeğini yarıp erkek hurma tohumu ile aşılıyorlardı). "Ne yapıyorsunuz?" dedi.Dediler ki: Biz devamlı böyle (erkek tohumunu dişi çiçeğe) koyarız. "Yapmasaydınız sizin için daha iyi olurdu." dedi.Bunun üzerine artık bu aşılama usülünü terk ettiler.Bu defa meyvaları eksildi.Bu durumu kendisine söyledikleri zaman: "Siz,dünya işlerinizi benden daha iyi bilirsiniz.Size dininiz hakkında bir şey emredersem alınız." buyurdu.Şerhu't-tarika'da da böyledir.

Denilmiştir ki tam kemal,iki cihanın ilmini cemetmektir.O halde Allah'ın Resulü (S.A.V.) Efendimizde bu hal nasıl olabilir? Bazı muhakkikler buna şöyle cevap vermişlerdir: Bu,Peygamber Aleyhisselam'ın başlanğıç halinde olmuştu.Ama sonunda her iki ilmi de kendinde cemetmiştir.Fakat buna şöyle itiraz edilebilir: Bir velinin en son derecesi,Resul-i Ekrem'in ilk derecesine vasıl olamaz.Halbuki ümmet arasında bu iki ilmi cemeden veliler vardır.O halde nebi ile veli arasında ne fark var?

Fakir der ki: Bunun tam cevabı şudur: Allah'ın Resulü (S.A.V.) nefs-i şerifini daima yenmek ister ve büyük kemalatından hiçbiriyle iftihar etmezdi.Fakriyle iftihar ederdi.Resulullah'ın: "Bana ve size ne yapıldığını bilmem." (Ahkaf 9) ve: "Seni tesbih ederim.Seni sana yaraşır şekilde gerçek mahiyyetinle bilemedik." ve: "Siz dünya işlerinizi benden daha iyi bilirsiniz." gibi sözleri,O'nun fakr ile iftihar etmesi dolayısıyla söylemiş bulunduğu sözlerdir.Hatta kendisine,mübarek düşüncesine uygun olarak: "İşlerinde onlarla müşavere et." (Al-i İmran 159) ayeti dahi gelmiştir.Binaenaleyh O,bununla nefsini küçük görmek,ümmetinin hatırını hoş etmek ve şerefli olanlara,yüksek mertebelere erişseler dahi kendilerinden aşağı olanlardan sarf-ı nazar etmemelerini,kendisi gibi onlara yönelmelerini işaret etmek istemiştir.Ta ki Allah Teala'nın nice imtihanlarından emin olalar.Çünkü kendini beğenmek,bizzat helak edici sebeplerdendir.Bununla beraber bu güzel tasavvur,O'nun başlangıç halinde idi.Sonra bu hali geçti.Buna: "Allah'ın yardımı geldiği zaman..." suresi delalet etmektedir.Bununla Resulullah (S.A.V.) Efendimiz başkalarından ayrılır.Çünkü onlar,iftihar edilecek Rabbani hallerini,cami' kemallerini gizli tutmaya,acz ve iftihar göstermeye bidayet-i hallerinde dahi tam ulaşamamışlardır.Yahut son hallerinde bundan pek az yükselebilmişlerdir.Çünkü onların en son menzilleri acz,züll ve iftikar (fakirlik) dir.Kemalleriyle iftihar edenler de olmuştur.Lakin iftihar etseler de yine Resul-i Ekrem Efendimiz'e uymak için iftihar etmişlerdir.Resulün o hususta övündüğünü işittiklerinden dolayı öğünmüşlerdir.Binaenalyh bunların iftiharı,ona uymak içindir.

Bu kemal,ister bizzat,ister teba'an olsun,iyi de olsa yine de halkın sıfatlarındandır.İzafetleri düşürmek ve davetten maksad hasıl olduktan sonra Rabba hamd ve tesbih ile bütün tabii sıfatlardan Rahman sıfatlarına sığınmak kemalin zirvesidir.Bu,ancak Hatem-i Risalet (S.A.V.) de tam ifadesini bulmuştur.Haddi zatında sadırlarda (kalblerde) öyle sırlar var ki ifşası haramdır.Allah daha iyi bilir.

 

MAWÂİDU'L-İRFAN

İRFAN SOFRALARI

Niyazî-i Mısrî

Notlarla çeviren: Prof.Dr.Süleyman ATEŞ.