Hakk'ı İstersen Yürü İnsan'a Bak

Arifler Gül Bahçesi/2.Bölüm

Arifler Gül Bahçesi/2.Bölüm

 

 

EYLESİN ALLAH (Niyazi Mısri Efendi)

 

Eylesin Allah çok tahıyyatı

Ona kim verdi ilmi gayatı

 

Mısri Niyazi Hazretleri,burada,Allah çok dualar etsin,kime? Beni ilmin gayesine ulaştıran kimseye diyor.Kim çıkarmıştı Niyazi Efendiyi ilmin gayesine? Ümmü Sinan Mehmed Efendi Hazretleri.

Kur'anı Kerim'inde Hak Teala Hazretleri Allah ve meleklerinin dua ettiklerini ilan ediyor. (İnnallahe vemelaiketehu yusallune alen nebiyyi ya eyyühellezine amenü sallü aleyhi vesellimu teslima) "Ey iman edenler siz de Hazreti Nebi'ye salatü selam getirin,dua edin" diyor.Allah ve melekleri Peygamber Efendimize niçin dua ediyor? Çünkü Cenabı Hak varlığını,Hazreti Muhammed ile zuhura getirdi.

Bir kudsi hadiste buyruluyor: (Levlake levlak lema halaktul eflak) "Ey Habibi Zişanım,sen olmasaydın,sen olmasaydın (iki defa tekrar ediyor) bu felekleri,bu kainatı halketmezdim." Bu da,Allah'ın Habibini sevmesinden ileri gelmektedir.Niyazi Efendi Hazretleri de,mürşidini ifrat derecesinde sevdiği için Allah'ın,Ümmi Sinan Mehmed Efendi Hazretlerine dua etmesi talebinde bulunuyor.Ey Allah'ım,sen o kimseye dua et,çünkü beni ilmin gayesine o kimse çıkardı.Nedir ilmin gayesi? İlmin gayesi,kişinin kendisini bilmesidir.Bu husustaki Yunus'un sözleri ne güzeldir.

 

İlim ilim bilmektir

İlim kendin bilmektir

Çün kendini bilmezsin

Bu nasıl okumaktır

 

İşte burada Mısri Niyazi Efendi Hazretleri,şeyhi Ümmi Sinan Mehmed Efendi Hazretleri için,kendisini kendisine tanıttığından dolayı,Allah'ın ona dua etmesini niyaz ediyor.İkinci beytinde de şöyle devam ediyor:

 

Gizli sultandır

Sırrı burhandır

Mürşidi candır

Hep makalatı

 

Hak Teala Hazretleri veli kullarını daima gizlemektedir.Bir kudsi hadiste buyruluyor: (Evliyai tahte kubabi layarifuhüm gayri) "Benim velilerim kubbelerimin altında gizlidir.Onları benden başka kimse bilmez." Bu suretle gizlediği için,onlar bu alemin sultanıdır.Fakat gizlidir,gizli sultandır.Acaba,Allah bu kullarını neyle gizliyor? Beşeriyet elbisesiyle gizliyor.Bunun için bir veli kerametini izhar etmekten kaçınır.Kerametini izhar etti mi,o velinin veliliği meydana olur.Bundan dolayı da halk o veliyi rahatsız eder.İşte,bu mübarek de böylece kendisini beşeriyet sıfatıyla örtmüş,bu durumda halk ne bilir onun ne olduğunu...Peki beşeri sıfat nedir? İnsanlar arasında bir tavrı harekat,yani bir suret elbisesi vardır.Halk ne türlü harekatta ise,o da ayni harekatta bulunup,kendisini halktan ayırmaz.Kendisini,aynı halktan biri gibi gösterdiği için gizlemiş olur.Onun için diyor.

 

Gizli sultandır

Sırrı burhandır

 

Böyle velilerin sırları nedir? Sır; Kişinin iç alemindeki görünmeyen varlıklara denir.Yine bir kudsi hadiste Hak Teala HAzretleri buyuruyor: (EL insanu sırri ve ene sırruhu) "Ben insanın sırrıyım,İnsan da benim sırrımdır." İşte,böylece Ümmi Sinan Mehmed Efendi Hazretlerinin sırrı,Hak Teala Hazretleri olduğu için,bütün alemlere delil olan Allah o kimsenin kalbine ilham edecek,sonra doğru yolunun bahislerini açacak.Onun için diyor.

 

Gizli sultandır

Sırrı burhandır

Mürşidi candır

Hep makalatı

 

Mürşitlerin konuştukları aşıklara can bahşeder.Onları sözleriyle diriltir.Fakat avamı nas'ın sözleri böyle değildir.Çünkü onlar dirilmemişler ki başkalarını diriltebilsinler.Fakat mürşidi kamil olanlar Hakk'ın hayatıyla, ilmiyle, duymasıyla,görmesiyle kendilerini bezediklerinden, dirilmişlerdir.İşte,böyle kimselerin sözleri diridir.Onun için diyor. "Mürşidi candır,hep makalatı."

 

Kutbu halayık

Bahri hakayık

Ferdi camidir

Hep makamatı

 

Başta bahsedilen mürşid bu alemin kutbudur.Peki kutup nedir? Kutup,yolunu şaşırtan kimselerin yolunu düzeltene denir.Bu,sureti zahir'e de bile mevcuttur.Gökyüzüne baktığımızda,kuzeyde etrafının yıldız kümelerinin çevirdiği bir Kutup yıldızı vardır.Diğer yıldızlar onun etrafında dönüp dolanırlar.Bir insan geceleyin yolculuğa çıktığı zaman,gecenin karanlığında yolunu kaybederse,Kutup yıldızıyla yolunu derhal bulur.

Biz insanlar da daima yolculuktayız,annemizden doğduğumuz zamandan beri mesafe katetmekteyiz.Ömrümüz boyunca her gün bir adım ileri gitmekteyiz.Peki bu gidiş niçindir? Nereye gidiyoruz? İşte insanların bilinçsizliği,cehaleti gece karanlığı gibidir.Bu karanlıkta mesafe katedilmesi için bir kutba ihtiyaç vardır.İşte Niyazi Efendi Hazretleri de o kutbu bulmuş,o kutup sayesinde yolunu doğrultmuş.Ondan sonra diyor:

 

Kutbu halayık

Bahri hakayık

 

Halayık: Halk,bu insanlar demektir,yaratılanlar demektir.Her zaman bütün yaratılanlar için Hak Teala Hazretleri bir kutup bulundurmaktadır.Niyazi Efendi zamanında mevcut olan kutup Ümmi Sinan Mehmed Efendi Hazretleri olduğundan,o kutbu bulmuş yolunu düzeltmiş ve bizlere de ilan ediyor.Siz de böyle bir kutup arayın ki yolunuzu, istikametiniz düzeltsin.

İşte,böylece o bütün halkın kutbu olduğu gibi,bahrın da en üstünüdür,denizlerin en üstünüdür,hakikat denizidir.

 

Ferdi camidir

Hep makamatı

 

Her insanın bulunduğu bir makam vardır.Peki makam neye deniliyor? İnsanların oturduğu yere makam denir.İnsanların oturduğu bir makamı olduğu gibi,Hak Teala Hazretlerinin de bir makamı vardır.Herkesin makamı kendisine cami olur.Peki camide neler yapılıyor? Biz oraya neden cami dedik? Allah'a kulluk edenleri biraraya toplayan yere cami denir.Çünkü camiler Allah'a kulluk edenleri omuz omuza getirerek kardeşliklerini isbat etmek için,bir arada topluyor.Onun için insanlar da bulundukları makamdan Allah'a ibadetlerini yaparlar.Mesela Ef'al makamında ise,o makam onun camisidir.Ef'al makamında faili müşahede etmek suretiyle ibadetini yapacaktır.Müşahede etmekten murat görmektir.

Bu vesileyle suret namazlarını kılarken bile (Vezkür rabbeke fi nefsike tazarruan ve hufyeten) "Namazlarınızı huşu içinde müşahede ederek kılınız." buyruluyor.Namazımızda Rabbımızı müşahede edeceğiz.Onuniçin,Ef'al saliki de bu makamda faili hakikiyi müşahede etmesi hakiki bir ibadettir.

 

Noktayı kübra

Göremez ama

Gizlidir zira

Cümleden zatı

 

Noktayı Kübra: Büyük nokta.Peki,bu nokta nedir? Peygamber Efendimiz bir hadis irad buyurmuşlardır: (Ene medinetül ilmi ve aliyyün babüha) "Ben ilmin şehriyim,kapısı Ali'dir." Bu hadisin sonrası ashabı kiram İmamı Ali Efendimize noktadan sordular.O da bir kalemi hokkaya batırır,kaldırıp bir kağıdın üzerine dimdik tuttuğumuzda sağa sola hareket ettirmeden bırakırsak bir nokta yazar dedi.Ashabı kiram bunun sırrını istedikleri zaman da; bir yere gireceğiniz zaman kapıdan giriniz.Bundan ilerisi sırdır,söylenmez dedi.

Nasıl nokta harflerle bölünmüştür,çoğalmıştır.İnsan dahi bir çok suretlerle bezenmiştir. İnsanın kolları, gözleri, kulakları, ayakları, yüzü vardır.Her uzuv ayrı ayrı suretlerle görülmüştür. Bir kimsenin nokta sırrına erişebilmesi için,bütün bu harf elbisesinden soyunması lazımdır.Bu harf elbiselerinden,suret elbiselerinden nasıl soyunulur? Bütün bu suret elbiselerinin Hakk'ın olduğunu anlayabilirsek,yani bu varlıkları Hakk'a nisbet edersek,bu elbiselerden soyunmuş oluruz.O zaman geride ne kalır? Sadece bir nokta kalır.Böylece,bizde bir nokta kalmış oluruz.Çünkü,noktada suret,şekil,arf yoktur.Bunun için o,bütün halkın zanlarından sıyrılmış,bir nokta kalmıştır.Fakat,öyle bir nokta ki tıpkı damlaların çoğalarak denize kavuştukları zaman hiçbir özelliği kalmadığı gibi,o deryada yok olurlar.

İşte Ümmi Sinan Mehmed Efendi Hazretleri de denize karışmış,nehirler misali bir nokta gibi görünse bile,o en büyük bir noktadır.Fakat,bunu ancak gözü olanlar görebilir.Gözsüzler bunu görmekten aciz olurlar.Onun için,bu nokta Allahu Teala Hazretlerinin zatını temsil eder.Zatı İlahiyeden daha büyük birşey olmadığı gibi,zatı ilahiyeyi ancak gözü açık olanlar görebilirler.Can gözleri açık olmayanlar göremezler.Çünkü onlara ama denilmektedir.Nasıl Cenabı Allah kendi zatını sıfatlarıyla,isimleriyle,ef'aliyle gizlemiş ise Ümmi Sinan Mehmed Efendi Hazretleri de halktan kendini böylece gizlemiş,o kadar büyük bir nokta olduğu halde halk onu görememiştir.

 

Kalbini keşşaf

Eylemiş şeffaf

Görünür anda

Her beliyyatı

 

Şeffaf: Parlaklık, yani kableri parlatan demektir.Kalbleri açmasıyla şeffaflandırdı, aydınlattı.Böyle aydın bir kalbe;

 

Görünür anda

Her beliyyatı

 

Beliyye: Zorluk manasınadır.Mürşidin şeffaf kalbinde her zorluk ve sıkıntı görünür.Bunun için veliler kendisine bir kimse geldiği zaman,o kimsenin manevi hali nasılsa o kişinin halini ahvalini görür.Bir veliye keşfedilmiş,açılmış,şeffaflanmış bir kalbde neler var ise o görünür.Onun için diyor:

 

Görünür anda

Her beliyyatı

 

Büyük bir nokta olan,halkın gözlerinden gizlenmiş,bir kutbu kim arıyorsa onlar bulacaktır.Bir kudsi hadisinde Cenabı Hak Teala Hazretleri (Men talebeni vecedeni ve men vecedeni aşakani vemen aşakani kateltühü) "Bir kulum beni ararsa,beni bulur." Allah bunu vadediyor.Bir kimse de gerçekten Allah'ı ararsa o kimse muhakkak bulacaktır.Fakat,bulduğu zaman da kulluğunu yapacaktır.Kulluğunu yapmıyorsa bulmamış demektir.

 

Arayıp bulan

Kulluğun kılan

Telkinin alan

Buldu halatı

 

Onun için o kutbu kim buldu,telkinini aldıysa,o hallerin cem'ini bulur.Bütün hallere mazhar olur.Yalnız biraz önce dediğimiz gibi,kulluğunu yapmak şartıyla.

 

Ey nice canlar

Yanını bekler

Bulmadık derler

Bunda lezzatı

 

Ne zaman Niyazi Efendi Hazretleri,Ümmi Sinan Mehmed Efendi'yi tanıdı,onun etrafından ayrılmayıp,kulluk etti,telkinini aldı,halatı buldu.Fakat nice kimseler senelerce etrafında dolaştı,hiç bir zevk,hiç bir lezzet alamadılar.Neden alamadılar? Bu hususu daha sonraki beyitlerde en iyi şekilde açıklamış oluyor.

 

Neylesin talim

Olamaz teslim

Ya nice bulsun

Ol kemalatı

 

Her şeyden evvel böyle kimselerin teslimiyetinde noksanlık var,onlar şek ve şüpheyle oraya bağlandılar.Acaba bundan daha alası var mıdır? düşüncesindeler.Böyle acaba düşüncesinde olan kimseler bu yolda mesafe katedemez.Cenabı Allah Kur'anı Keriminde (La raybefihi) "Şüphesiz" diyor.Neye inanıyor,neye ibadet ediyorsanız şüphesiz olsun.Esasında böyle kimselere de aynı talim terbiye gösterildi,velakin teslimiyetlerinde noksanlar,şüphedeler.Onun için,kendilerinde kemalat ve olgunlaşma bulamadılar.Eğer bir insan dünyanın sonuna kadar şüpheyle yaşar,ibadetinde şüphe ederse,ebediyyen kemalat bulamaz.

 

Mayenin zevkin

Alamaz şol kim

Şeyhi Hak bilmez

Yok riayatı

 

Saliklere,intisap ettikleri zaman bir maya verirler.Yani mayayı Muhammedi’ye üflenir.Velakin şüpheli olan kimseler bu mayayı Muhammedi yeden zevk alamazlar. Yani , mürşidine gerçek olarak bağlanmamış, riayatı yok,ş eyhinin tekinini, emirlerini benimsememiş kişiler, hatta,hepimiz böyle kişilerle karşılaşmışızdır.

Bazı kimseler intisap ederler,teveccühten çıkınca,nasıl? diye sorduğunuzda,ha ben bunları zaten biliyordum derler.İşte,böyle kişiler de riayat yok demektir.Riayat olmadığı gibi kemalat da olmaz.

 

Şehri Elmalı

Canda bulmalı

Ümmi Sinan'dır

Şöhreti zatı

 

Mısri Niyazi Efendi Hazretleri mürşidi Ümmi Sinan Mehmed Efendi Hazretleri Elmalı şehrinden olduğu için, "Elmalı şehrini canında bul" diyor.Onu çok uzak yerlerde sanma,Elmalı şehrini yanına getir,canının içersine al.O zaman Ümmi Sinan Mehmed Efendi Hazretlerinin şöhreti zahir olur.Nasıl getirecekmiş Elmalı şehrini yanına?

 

Hubbu canımda

Sırrı zatımda

Savar üstümden

Her beliyyatı

 

Onun sevgisini ben canımın içine aldım,canım onun sevgisini daima saklamaktadır.Ne demek Elmalı şehri,nasıl olur da bir kişinin canının içerisine girer? Canının içerisine girmesi için,canından fazla seveceksin.Onun için bir gün Resulullah Efendimiz ashabına sırasıyla sordular.

Ya Ömer; beni ne kadar seversin? Ya Resulullah,seni malımdan,mülkümden fazla severim. Ya Ömer,imanı kamil olamadın dedi.Ya Resulullah,seni evladü ıyalimden de fazla severim. Ya Ömer mü'mini kamil olamadın.Ya Resulullah seni canımdan da fazla severim, Şimdi İmanı Kamil oldun ya Ömer. (La Yü'minu ehadüküm hatta ekune ehabbe ileyhi) İşte böylece Niyazi Efendi Hazretleri de Elmalı şehrini canında bulmuş,o şehri kendi canından fazla sevmiş.Böyle sevenler için;

 

Savar üstümden

Her beliyyatı

 

İnsana ne türlü bela gelecek olursa olsun,onun sevgisi o belaları def eder,savar ve sonunda en iyi şekilde bağlıyor:

 

Şeyhini Hak bil

Ey Niyazi kim

Pir yüzündendir

Hak hidayatı

 

Bir insana Allah hidayet edecekse,bu hidayet ancak bir mürşid yüzünden olacaktır.Bu itibarla,mürşid eline kavuşmayan bir kimseye hidayet ulaşamaz.Bir kimseyi kerameti kevniye ile kuş olup uçuyor görsen,yine hidayet bulmuş sayılmaz.Allah'ın hidayeti mürşidi kamildedir.Nasıl ki Peygamber Efendimiz zuhur ettiği zamanda amcası Ebu Talib kebile reisi idi.Kürsülere çıkıp,nutuklar irad ediyor,halka hitap ediyordu.

"Ey ahali biliniz ki,Allah'ın hidayeti Hazreti Muhammed iledir." Bu sözü söyledi ama, kendisi inanmadı.İmamı Ali on yaşında iken babasına dedi ki; Ey babacığım,gel Hazreti Muhammede iman et,gerçek peygamberdir dediğinde,babası Ebu Talib; Biliyorum evlat biliyorum, velakin biz bu eski dinde ihtiyarladık,eskilerin dinini nasıl bırakalım.

Asrı saadette öyle olan durum şimdi de aynıdır.Çünkü şimdi peygamberlik devri geçmiştir. Velakin,onun varisleri olan mürşidi kamiller mevcuttur.İşte bu varislerin elini tutmayanlar hidayet bulmuş sayılmazlar.Cenabı Allah cümlemizi kendi hidayetinden ayrılmayan kullarından eylesin (AMİN).