Hakk'ı İstersen Yürü İnsan'a Bak

İNSAN-İHLASI ŞERİF TEFSİRİ

 

İNSAN-İHLASI ŞERİF TEFSİRİ

 

İnsan Cenabı Hakk'ın tüm varlıkları inhisarı altına aldığından dolayı,kendisine halife denildi.Melekler ise bir kuvveye mazhardırlar.Onlara ebediyen bir vazife verilmiş olup ila bu vazife ile mükelleftirler,başka bir vazifeden sorumlu tutulmazlar.

İnsan melekler gibi değildir,mazharı tamdır.Cenabı Hakk'ın tüm varlıklarını inhisarı altına almıştır,yani Cenabı Hakk'a tam bir mazhar ve vekil olmuştur. Peygamber Efendimiz hadisi şeriflerinde buyuruyor. (İnnallahe halaka ademe ala suretihi)"Allah ademi kendi sureti üzerine halk etti."Bir çok insanlar bilhassa ehli şeriat bu hadisten korkuyor,hadis demeye de korkuyorlar.

Şimdi burada evvela suret nedir?Bunu anlamak lazım.Görünenler bir şekildir,suret değil.Allahu Teala ademi kendi suretinde halk etti.Kur'an-ı Kerimde de bu hususta(Lekad halaknel insane fi ahseni takvim)"Biz insanı en güzel surette halkettik"ayeti kerimesi vardır.

  

Bir gün Harun Reşit ile hanımı bahçede oturmuşlar.Bahçenin havuzuna da ay'ın ışığı aksetmiş,Harun Reşit hanımına, şuAllah'ın nuruna bak,ne kadar da güzel demiş.Hanımı da, benden daha mı güzel deyince,Harun Raşit kızarak;sen kim oluyorsun da Allah'ın nurundan daha güzel olasın diyerek hanımını mahkemeye veriyor. Biliyorsunuz eskiden mahkemeler şeriat mahkemesi idi.Şeriat alimleri toplanıyor,fetva fetva derken hanımın idamına karar veriyor. Nasıl olur da bir insan Allah'ın nurundan daha güzel olabilir,bu mümkün olamaz diyorlar ve hasılı kadına idam emri veriyorlar.

Bir gün hanımcağız derin derin düşünürken oradan geçen Behlül Dane yengesinin üzgün halini görüp,yenge ne düşünüyorsun?der.Yengesi o zaman;Behlül senin bir şeyden haberin yok mu?Benim idamıma karar çıktı. Beni bir kaç gün sonraidam edecekler diye cevaplar. Behlül sebebini soruyor,yengesi de olanları anlatıyor.

Behlül Dane yengesinin başından geçen olayı dinledikten sonra yengesine,sen bu hususta hiç telaşlanma,ben bu işi hallederim diyor.Bunun üzerine bir tellal çıkarıp cuma namazını falan camide kıldıracağını halka duyuruyor.Bu ilan üzerine halk akın akın camiye koşuyor.Çünkü daha önceleri Behlül'e böyle şeyler teklif edildiğinde kabul etmemişti. Cuma günü kalabalık bir cemaat topluluğuna hitaben önce hutbeyi okuyor,sonra mihraba geçiyor,namazı kıldıracak.

Namaza duruyorlar Fatiha-i Şerif'i okuyor.Sonra zammı sure koşuyor Vettini suresini okuyor.İnsanın methi bu surededir.

(Vettini vezzetüni ve turisinine ve hazel beledil emin lekat halaknal insane fi ahseni takvim)Diyeceği yerde öyle demiyor.

"Lekat halaknal kamere fi ahseni takvim"diyerek durmadan devam ediyor sureyi bitiriyor.

Namazdan sonra bütün fetva alimleri Behlül'e efendim namazda yanlış okudunuz bu nasıl olur, Kur'an da sizin okuduğunuz gibi mi yazıyor?Diye sorulunca: Behlül Dane:Peki böyle yazmıyor da bir insan ben aydan daha güzelim dediği zaman ona neden idam kararı verirsiniz? Eğer ay insandan daha güzel olmuş olsaydı,Cenabı Allah Kur'an 'ı Kerimde insan yerine ay'ı metederdi. Bu olaydan sonra fetva geri alınıp kadıncağız kurtulmuş oluyor.

Cenabı Allah insanı kendi suretinde halkettiği için Kur'an'ı Kerimde bunu açık olarak beyan ediyor.Yukarıdaki ayete mealen"Biz insanı en güzel surette halkettik"çünkü kendi suretidir.

Peki bu suret nedir?Görünen şekil midir?Eğer bu şekil ise Cenabı Allah bu şekilden münezzehdir,şekle giremez.Suret demek sıfat demektir.Dini kitaplarda ve ilmihalde okuyanlar Allah'ın Sıfat-ı subiyesi diye beyan ederler. Cenabı Hakk'ın Sıfatı Subutiyesi sekizdir. Subut demek sabit demektir.Sabitleşmesi,sabit olması insana ait sıfatlar gibi değil, mesela insanın gençlikteki görünüşü başkadır,ihtiyarlayınca görünüşü başka türlü olur.Yani değişir.

            İnsani sıfatlarda,böyle bir değişme oluyor,fakat Hakk'ın sıfatlarında böyle bir değişiklik olmuyor.Sabit olarak ki:Hayat, ilim, irade, sem'i, basar, kudret, kelam ve tekvin bunlar Hakk'ın sıfatlarıdır. Mademki bunlar hakk'ın sıfatlarıdır,peki nerededir?Şimdi hocaya sorsan,Allah makulatta, sıfatları da makulattadır,der.

Hiç Allah makulatta olur mu?İnsanda tecelli etmiş olan Hakk'ın sıfatlarını bırakır başka deliller aramaya başlar.Cenabı Hakk'ın bütün sıfatları insanda tecelli etmiştir.Bu bakımdan insan Allah'ın halifesidir.Hakk'ın varlığı da bu sıfatlarıdır. Allah'ın varlığı bunlarda nerede tecelli etmiştir?İnsandan başka bir varlıkta,bir mahlukatta bu mazhariyet olabilir mi?

Olamaz.Hayvanda da hayat var,görmesi işitmesi var ama,insanın görmesi işitmesi gibi değildir.Şimdi.insanların görünüşü ile hayvanların görünüşü ayırt edelim. Herkes kendisini insan olarak kabul eder.İnsan suretini taşıdığından dolayı insanım der,yalnız insanın nasıl olması gerektiğini Cenabı Allah Kur'an-ı Keriminde beyan etmiştir.(Lehüm kulubün la yefkahüne biha velehüm ayünün la yubsırunebiha velahum azanün la yesmeune biha) "Onların kalpleri vardır tefekkür etmezler,gözleri vardır görmezler,kulakları vardır işitmezler, "Evet görürler ama ne görürler?Ağaç görürler,bina görürler. yıldızları, insanı, hayvanı görürler Allah'ı görmezler.

Kulakları da var ama işitmezler.Neyi işitmezler?Hak kelamını işitmezler,işitirler de hayvan sesi,kuş sesi,insan sesiişitirler. Hak sedası işitmezler. (Ülaike kelen'ami belhüm edallü)"İşte onlar dört ayaklı hayvan gibidir.Belki de daha aşağıdır."Ayeti kerimede belirtildiği gibi acaba neden hayvandan aşağı oluyorlar?Her yaratık fıtrat ilmiyle doğuyor ve bu ilimle ölüyor.Çünkü bir yaratık doğduğu zamanda kendine bir yiyecek arıyor.İşte bu ilme fıtrat ilmi deniliyor.İnsan da hayvan da bu ilimle doğuyor.Fakat bu ilim insandan,konuşmaya başladığı zaman alınıyor.Fıtrat ilmi alındığında insanı insan yapacak ilmi tahsil etmediyse, o zaman oldu hayvandan da aşağı.İnsan sureti giyip insan olmayanlar için Niyazi Mısri Hazretleri şöyle buyuruyor:

 

Sureti insan içi hayvan olursa kişinin

Taşlar ile dövünüp insanı bulmazsa ne güç

 

Demek ki insanın insan olabilmesi için,Cenabı Hakk'ın bütün varlığını kendisinde,kendi mazhariyetinde zahir etmelidir ki o insan, insan olabilsin.Hayvanlarla insanın farkı burada daha iyi anlaşılmış oluyor.

Şu ana kadar ki konuşmalarımızdan anlaşılacağı üzere insan,Cenabı Hakk'ın bütün varlığını kendisinde zuhura getirmiştir. Bu bakımdan insan Eşrefi Mahluk ve Allah'ın halifesi olmuştur. Allah'ın her zerrede bir tecellisi var ama nakıstır,tam kemalli değil,kemalli tecellisi ancak insandadır,insan suretindedir.nİnsanların halife olmaları,Cenabı Hakk'ın bütün varlığını kendi mazhariyetinde zuhura getirdiklerindedir.nBu görünen insanlarda üç kısıma ayrılmışlardır:

Bir kısmı insan-ı hayvan derler,insan suretini bulamadıklarından hayvani mertebede kalmışlardır,İşte bunlara insan-ı hay

van derler.            Bu hayvani mertebeyi geçebilenlere insan-ı nakıs yani nakıs insan derler.Nakıs insan demek daha henüz olgunlaşmamış insan demektir.Ama olgunlaşmaya dönmüş,nasıl olgunlaşması gerekiyorsa onu arıyor ve o ilmi tahsil etmeye çalışıyor.

İnsanın kemal bulması da ilmiyledir.Bakın şaiirin birisi şöyle diyor.

 

İnsanı insan edecek üç harfle beş noktadır.

 

Aşk üç harf olup eski harflerdendir.Bu da:Ayın bir,Şın iki,Kaf üç.Şında üç nokta Kafda iki nokta,eder beş nokta.İşte aşk sevdaya başladı.Demek ki insanı insan yapacak sevgidir.Bu sevgide Allah'a olacaktır.

Şimdi biz insan olarak niçin bu aleme gelmişiz,evvela bunu düşünmemiz icap eder.Allah bizi ne için,neden yaratmış,nereden geldik ve nereye gideceğiz.Gene divanın bir yerinde Niyazi Mısri Hazretleri şöyle diyor:

 

Kanden gelir yolun senin

Ya kande varır menzilin

Nerden gelip giddiğini

Anlamayan hayvan imiş

 

Bu şiirle çok manalı sözler söylemişler.Kande gelir yolun senin,senin yolun nereden geliyor.Ya kande varır menzilin?Menzilinde nereye gidiyor.Nereden geliyorsun,nereye gidiyorsun?

 

Nerden gelip gittiğini

Anlamayan hayvan imiş

 

Yani bir kimse nereden gelmiş,niçin gelmiş ve de nereye gidecek?Bu hususta Cenabı Hak Kur'an'ı Kerim'inde(Vema halaktül cinne vel inse illa liya'büdün)Yani,"ben insan ve cinleri halketmedim,(Halk etmedim demesi böyle başı boş gezsinler için değil)ancak bana ibadet etsinler diye halkettim"buyuruyor.

Ashab'ı Kiram Arapçayı muazzam konuşuyor ve biliyor,fakat mana nedir anlayamadıklarından, Hazreti Resullalah Efendimize sormuşlar.İbadet nedir Ya Resullalah: Cevaben Peygamber Efendimiz şöyle buyuruyorlar:Muvahhit olmak ve arif olmaktır.Yoksa muvahhit olmadan,arif olmadan kuru kuru ibadetin ne faydası olabilir.Muvahhit olmak ehli tevhit olmak demektir. Tevhid denilince özellikle halk arasında sorolduğunda alacağımız cevap(La ilahe illalah)olur.Halbuki bu tevhidin kelimesidir.Esas mana bu değildir.Onun için Resullalah Efendimiz bir hadisi şeriflerinde buyuruyorlar.(Men kale la ilahe illalah dehalel cennete)"La ilahe illalah diyen cennete girer"diyor.Eğer bu böyle ise cennet çok ucuz.

Demek ki burada hadisin esas anlamı:La ilahe illalah demenin manasını idrak etmektir.Yani bu hadisin gerçek manasını idrak etmekle anlayabiliriz.Zaten tevhid de budur. Tevhid birlemek manasına gelir.

Peki bu birlemek neden icap ediyor?Allah'tan başka bir varlık mı var ki birlemek icap etsin?Bunu Cenabı Allah yine kendisi bir kutsi hadisiyle açıklıyor.(Küntü kenzen mahfiyyen feahbebtü en urafe fe halaktu halka)"Ben gizli bir hazine idim, bilinmekliğimi murat ettim ve bu halkı halk eyledim ki bilineyim"Şu halde Cenabı Hak bu mükevvenatı,bu kainatı,bütün bu yarattıklarını halk etti, zuhura getirdi, kendisi bu zuhurun içinde butun oldu,batına geçti, kayboldu yani gizlendi.Zuhuru yani kendisini zuhura getirdi,açığa çıkardı.

Bir gün demiştiniz falan parçalanmadı da bir inci parçalandı.Bu inciyi bir çok vasıflara getiren isimlerdir.Cenab-ı Allah isimleriyle örtündü,gizlendi.Etrafımıza baktığımız zaman bir kalabalık,Bir kesret görünüyor,işte görünen bu kalabalığı, kesreti birlememiz icabediyor. Aslında Cenab-ı Allah'ın varlığından başka bir varlık yoktur.Bunun böyle olduğunu İhlas-ı Şerif bize açıklıyor.

Müşrikler bir gün Resulallah Efendimize demişler:Ya Muhammed,bizim bu kadar ilahlarımız var,bunlar hepsi aşikar ve görünüyor,sen ise bir tek ilahtan bahsediyorsun o da görünmüyor,bunun bize nasıl olduğunu vasfeder misin?Altından mıdır?Gümüşten midir?

Müşriklerin bu suallerine karşılık İhlas Suresi nazil oluyor.(Kulhüvallah) "Habibim sana soranlara sen söyle" Huvallah.Burada iki isimle kendisini anlatmış oluyor.Cenabı Allah'ın Hu ismi Hüviyeti Mutlakasına delalet eder.Burada bahsettiğimiz Huvallah,iki anlaşılmasın o ehaddır diyor.(Kulhüvallahü ehad) onlar birdir sakın iki isimle bahsettiğimi iki anlamayın o ehaddır,o birdir,aynı zamanda o sameddir.

(Allahüssamed) ne mana ifade ediyor?Bütün ihtiyaçların arz olunduğu yere samed deniliyor.Herkes ihtiyacını ondan isteyebilir, o samed esmasından istiyor.Cenabı Allah istedikleri vereceği zaman da samed esmasıyla vermiş oluyor.Bütün istekleri veren odur.

(Allahüssamed lemyelit velemyüled) Şimdi burada diyor ki:O hiç bir varlıktan gelmedi.Çünkü ondan evvel başka bir varlık yoktu ki o varlıktan gelsin,ondan sonrada bu varlık başka birisine intikal etmez.Ama zahir manada diyoruz ki doğmadı,doğrulmadı,varlık ona ne bir başka taraftan geldi ne de ondan başka bir tarafa intikal etti.

Bu itibarla Cenabı Allah kimi halk etmiştir?Kendinde başka kimseyi halk etmedi,hep halk ettiği kendisidir.

Bu kesret içerisimde teklifi yapabilmemiz,birleyebilmemiz için tevhid lazımdır.Bu da ancak olgun bir kemal ehlini bulup da, onun hidayeti ile mümkün olabilir. Çünkü ilminde üç mertebesi vardır.Bakınız Niyazi Mısri Hazretleri divanında ne güzel söylemiş:

 

Mürşid gerektir bildire

Hakkı sana Hakkalyakin

Mürşidi olmayanların

Bildikleri güman imiş

 

Ayrıca başka bir beyitinde:

 

Her mürşide dil verme kim

Yolunu sarpa uğratır

Mürşidi Kamil olanın

Gayet yolu asan imiş

 

Bir mürşid ara.Ama sakın her gördüğün mürşide gönül verme,söz verme.Çünkü mürşid suretiyle görünen çok kimseler vardır.Gidersin ona mürşid diye intisap edersin,sana bir sürü esmalar verir,şu kadar tesbih çekeceksin,Allah'ı tesbihle anacaksın gibi telkinlerle seni epey bir zaman seni oyalar.Bunun üzerinden biraz zaman geçer,bazı rüyalar görürsün, gidersin mürşide o da,ha şimdi senin dersini değiştireceğim der ve kaç bin isimle tesbih çekiyor duysan bu tesbihi bir misli daha artırır.Görüldüğü gibi böyle mürşidler insanı daima oyalamakla meşgul olurlar.

Bu hususda Niyazi Mısri Hazretleri:Salike öyle bir mürşid lazım ki seni sana Hakkalyakin bildirsin buyuruyorlar.Çünkü ilmin üç mertebesi vardır.

Bazı kimseler Allah'ı İlmel Yakin bilirler.Bu ilmin birinci mertebesidir.İkinci mertebesi Aynel Yakin,Üçünçü mertebesi iseHakkal Yakin dir.

Fakat insana öyle bir mürşid lazım ki onu İlmel Yakin'den,Aynel Yakin'e,Aynel Yakin'den Hakkal Yakin'e terakki ettirsin.böyle olması lazım,

Açaba biz bu ilimlerin hangisindeyiz?Allah'ı nasıl bilebiliyoruz? Farzedelim ki biz İlmenyakin olarak Allah'ı kabul ettik ve öyle biliyoruz.Burada İlmelyakin'in iki yönü vardır.İlmelyakin sahibi olan kimse Allah'ı hem misliyle bilecek,hem zıddıyla bilecek.Yani hem tenzih edecek hem de teşbih edecek.

Tenzih:Cenabı Allah'ı hiç bir şeye benzetmemektir,Teşbih ise tam aksine benzetmektir. Bunun için bu aleme esas itibariyle üç din geldi.

 

1-Musevi dini

2-İsevi dini

3-Muhammedi dini

 

Musa Aleyhisselam Cenabı Allah'ı teşbih etti,kavmi ise tenzih etti,tam ters geldiler. Hazreti İsa ise,Allah’ı tenzih etti,kavmide teşbih etti.Hazreti İsa’nın makamı tenzihtir.Fakat kavmi İsa’yı teşbih ettiler.İsa Aleyhisselama Allah’ın oğlu dediler.

Musevi ve İsevi Dinleri tam tekmil birer din değildir.Bu dinler neden tekmil birer din değillerdir?Çünkü bir insan Allah’ı tenzih ederse hatalıdır,teşbih ederse yine hatalıdır.

Musa Aleyhisselam’ın dini Allah’ı teşbih etti.Bu tam tekmil bir din olmadığından,İsa Aleyhisselam’ın zuhuru ile Cenabı Allah bir din daha meydana getirdi.

İsa Aleyhisselam ise,kendisi tenzihde idi.Demek ki burada bir din teşbih,bir din de tenzih olmuş oluyor.Bu iki din de kafi gelmediğinden,tam tekamül edemediğinden,Cenabı Hakk dini islam’ı yani Muhammed’i Dini zuhura getirdi.

Muhammedi Dini de teşbihle tenzihi birleştirdi.Tevhid etti,İslam dinine Tevhid Dini denildi.Tevhide olan yani İlmelyakin’de olan kimseler,Allah’ı hem tenzih edeceklerdir,hem de teşbih edeceklerdir.Peki tenzih ve teşbih etmesi nasıl olabilir?Bunların bir delilleri var mı dır?

Teşbihin delili (Halakallahü ademe ala suretihi) Şimdi burada kişi kendi sıfatlarına bakarak kendi sıfatlarını Hakk’ın sıfatlarına delil yapar,Rabbına doğru bir nebze ilmi malumat edinmiş olur.

Peki nasıl tenzih etmelidir?Tenzih edersek bakacak,bu akli bir tenzihdir. Allahuazimüşşan kadimdir.Kadim demek başlangıcına bir başlangıç olmayan demektir.Hadis ise: Sonradan olmaya deniliyor.Allahüazimüşşan kadirdir,her şeye kadirdir,biz ise aciziz. Allahüazimüşşan ganidir,onda hiçbir şey noksan değildir,her şey tamamdır,biz ise fakiriz. Şimdi bu halde ne yapmış oluyoruz?Tenzih etmiş oluyoruz.Ayeti kerime’de(leysekemislihi şey’ün vehüvessemiül basir)dikkat ediniz ayeti kerimenin başı tenzih ediyor.”Allah’a hiçbir şey misal olunamaz.”

(Vehüvessemi’ül basir)”O işitici ve görücüdür.”Şimdi burada teşbih ediyor.Çünkü işitme ve görme insandadır.Bu itibarla insanı İlmelyyakin den aynelyakin e geçirecek hakiki bir mürşid lazımdır.

Aynelyakin nasıl olabilir?Aynelyaki’in üç mertebesi vardır.Bir insan bu üç mertebeden geçmeyince aynelyaki’e vasıl olamaz.Ehlullah lisanında bu üç mertebeye Allah’ta yok olmak denir. Varlık sahibinin Allah olduğunu bilmek kendini hiç’e çıkartmaktır.İşte bundan sonra da hakiki bir mürşid salikini yolda bırakmaz,onu Hakkelyakin mertebesine geçirir.

Bu Hakkelyakin mertebesi de üç merhaledir.Ehlullah lisanın da buna bekabillah denilmiştir.

Burada bahsadilen fenafillah,yokluk makamıdır. Bekabillah ise varlık makamıdır. Niyazi Mısri Hazretleri biraz evvel okuduğumuz beyitlerinde seni sana bildirecek İlmelyakin’den, Aynelyakin’e, Aynelyakin’den, Hakkelyakin’e çıkaracak bir mürşidi kamil lazımdır diyor. Peki biz böyle bir mürşidi kamili nasıl bulabiliriz?

Ehlullah’ın birisi bu  hususta şöyle buyurmaktadır.Allah’ı bulmak güç değildir,bilakis çok kolaydır.Lakin güç olan Allah’ı bulduran delili bulmaktır, Burada arayıcı bir işaret şarttır.

Cenabı Allah Kur’an’ı Kerim’inde (Yes’elühü men fis semavati vel ardi külle yevmin hüve fi şe’nin).“Ey habibim yerlerde ve göklerdekiler onu sorarlar o(Rabbım)her an bir görüntüdedir.”Peki bu ayet evvelki ayete uygun düşüyor mu?(Külle yevmin hüve fi şe’nin)”yerlerdekilere ve göklerdekilere onu sorarlar o (Rabbım) her gün için bir şandadır.”Uyumuyor gibi geliyor ama uyuyor.

Yerler ve gökler Cenabı Hakk’ın zuhuruna birer mahaldir.Allah ya yerde, görünecek ya da gökde görünecek.Çünkü başka mahal yok,yerde ve gökde ne görüyorsa bunlar hep Hakk’ın görüntüleridir.

İnsan kendisini nasıl anlayacak,Bu hususda Niyazi Mısri Hazretlerinin bir beyti vardır.

 

Sen seni bilmektir ancak Pire ülfetten garaz

Noktayı fehmeylemektir ilmi irfandan garaz

 

Pir demek mürşid demektir.İnsan ne için bir mürşid arar?Garaz araması demektir.Garaz ederse arar.Acaba maksat nedir?Sen seni bilmek içindir, başka hiçbir şey değildir.

Mürşid aynasına baktığı zaman sen bütün olarak olduğun gibi kendini orada müşahade edersin,göreceksin.Yani bir Pire ülfet etmek,sen seni bilmek içindir. İlin irfandan garaz noktayı fehmeylemektir. Bir irfan,bir ilim öğrenmek ancak noktayı anlayabilmek içindir.

Bir gün Ashab’ı Kiram İmam’ı Ali Efendimize demişler.Ya İmam bize biraz ilim öğret.Bunun üzerine İmam’ı Ali Efendimiz”İlim bir nokta idi cahiller Onu çoğalttı”dedikten sonra söylemiş olduğu bu sözü açıklıyor.

Esrarı İlahiyede mevcud olan sır,kütübü semaviyde mevcuttur.Esrarı İlahiye Hakk’ın sırları demektir. Kütübü semaviyede  mevcud olan sır,inen kitapların tümünde mevcuttur. Bütün kitaplarda mevcut olan esrarı ilahiye Kur’an’da mevcuttur.Kur’an’da mevcud olan Esrarı İlahiye Fatiha’yı Şerif de mevcuttur.Bakın gittikce kısalıyor.

Malum her namazın her rekatında,Elham’ı okumak farzdır.Cenabı Allah neden Fatiha suresini namazın her rekatında okumamızı emretmiş?

Acaba bunun nedenini hiç düşündük mü?Her rekatta Fatiha’yı okumamızın sebebi buradaki sırrı tefekkür etmemiz içindir.Bu okuduğumuz Fatiha’i Şerif’de ne esrarlar var.Bunu arayalım,düşünemiyorsak bilenlerden soralım.

Fakat İmam’ı Ali Efendimiz bunlarla yetinmemiş,Fatiha’yı Şerif’de mevcut olan Esrarı İlahiye Besmele’i Şerif’de mevcuttur.Bakın burada (Bismillahirrahmanirrahim)bütün ilmi bünyesinde toplamıştır.

Bir kimse Besmele’i Şerif’i tahsil etsin ve bunun gercek olan manasına müdrik olsun, idrak etsin,bütün Kur’an’ı idrak etmiş gibi olur.Bütün Kur’an’da olan Esrarı İlahiye Besmele’yi Şerif’de mevcuttur demiş ama bununlada yetinmemiş,Besmele’i Şerif’de mevcud olan Esrarı İlahiye Besmelenin başındaki Ba’da mevcuttur.

Bu sebebden Kur’an’ı Kerim’in her suresinin başında Besmele yazılıdır.Yalnız bir Berat Suresinde Besmele’i Şerif yoktur.Bunun hakkında müfessirler çok bocalamışlar. Demişler Sure’i Kıtal olduğundan(Çünkü o öldürmekten bahsediyor)Besmele’i Şerif yazılmadı, fakat bunun gerçek anlamı şöyledir.

Bütün surelerin başında Besmele var,yalnız bu surenin başında yok.Sure (Beraetün minallahi) diye başlıyor.Baş harfide Ba ile başladığından Ba’da olan esrar da,aynı zamanda Besmele’i Şerif de mevcut olduğundan Besmele’i Şerif’in yazılmasına Hazreti Resulallah Efendimiz lüzum görmemiş ve yazdırmamıştır.

Hazreti Ali Kerremallahü Veche Hazretleri bununlada yetinmemiş Besmelenin Ba sında mevcut olan Esrarı İlahiye ba nın altındaki noktada mevcuttur.İşte o nokta da benim diyor. İlim irfandan garaz denilmesi,nokta sen kendinsin,sen kendini oku,kendini öğren,her şey sana bağlıdır.

Hadisi şerifte Peygamber Efendimiz (Men arafe nefsehu fekad arafe Rabbehu)”Nefsini bilen Rabbini bilir.”Sen kendin öğrenmemişsin,kendini tahsil etmemişsin,bir de Allah ilmini öğrenmeye kalkmışsın,bu halde nasıl olur da sen Rab’bını bilebilirsin?

İşte yine evvelki konumuza geldik. Allah’ı bulmak çok kolaydır.Esas zor olan Allah’ı bulduran delili bulmaktır.Bu deliller çeşitli suretlerle kendini gizlemiştir.Bunun için bulmak çok güç oluyor.Biraz evvel oraya geldik,şimdi kaldığımız yerden sohbetimize devam edelim.

Tabii ki bize Allah’ı bulduracak delili bulmanın bazı işaretleri vardır.Ama bu işaretler arayıcı olan ve arayacak olanlar içindir.Bu hususda Resulallah Efendimiz(Ütlübül ilme minel mehdi ilal lahdi)”Beşikten mezara kadar ilim tahsil ediniz.”Peki Resulallah Efendimizin buyurduğu bu ilim hangi ilim?Bu ilim kendini bilme ilmidir.bir insan bütün kainat ilmini bilse,eğer kendini bilmiyorsa o kimse arif değildir.Ancak kendini bilen alimdir.Çünkü kendini bilmeyen Rabbini bilmemiş olur.Bir kimse kendini ve Rabbini bilmiyorsa dünyanın bütün ilimlerini bilse o bildikleri ilimler onu kurtaramaz.

Sen”bu gün”fakat bu gün diyor yarın demiyor.Ehli zahir bunu yarına atıyor.Bu güne, yarın kıyamet günü diyor.Allah diyecek(İkra kitabeke kefa bi nefsikel yevme aleyke hasiba) ”Nefis kitabınızı bu size kifayet edecektir. ”Eğer siz nefsinizi okuyabilirseniz,sizin hesabınıza kefalet edecektir,o bugün.

Böyle gerçek,hakiki bir mürşidi arayacağımız zaman,bunun nişanelerine göz atacak ve bu nişaneleri arayacak olursak,öncelikle bu nişanelerin ne olduğunu bilmemiz icabeder.

Bunun nişanı şudur:Bir mürşidin sohbetine gidersin oturup muhabbetini dinlersin, yalnız gitmeden evvel senin bir çok dertlerin ve düşüncelerin var idi.işte bu arayışlar sende mevcut iken sohbetini dinlersin,eğer o mürşidi kamil senin bütün düşüncelerini alırsa,bil ki o kamildir. Yok eğer senin düşüncelerinin  üzerine daha bir çok düşünceler ileve ederse,o yalancıdır.Kendini ondan uzak tut,işte bunun düsturu budur.

Eğer Cenabı Allah arama istidadı verip de arayacak olursanız böyle arayınız. Sohbetine gider oturursun,seni her hususda ikna ediyor ve dertlerini alıyorsa,seni sohbetiyle pak ve temiz olarak bırakıyorsa o gerçek mürşiddir.Fakat bunun tam aksine,seni bir sürü telaşlara sokuyorsa ondan geri dur.

Bir nişanla arayacak olursak onlarda nişan belirmez.bu hususda Mısri Efendi Hazretleri şöyle yazıyor.

 

Belirmez arifin namı nişanı

Değil arif filan İbni filanı

 

Bu ne demektir?Sen bir arifle karşılaştığın zaman nişanıyla onu bilemezsin.Bir bakarsın hangi sülaleden gelmedir,bunun babası ne idi?Arif miydi?Yok diyor bu ariflik babadan oğula intikal etmez.Belki babası cahilin biriydi.Onun için:

 

Değil arif filan ibni filanı

Yerini terk edenin olmaz mekanı

Hakikat ehlinin olmaz nişanı

 

Bir kudsi hadisinde Cenabı Allah buyuruyor(Evliyai tahte kubabi la yarifühüm ğayri)”Benim gök kubbemin altında öyle dostlarım vardır ki onları benden başka kimseler bilmez.”Niyazi Efend,i Hazretleri de bunu açıklıyor.

Kubabi Hakk’ta mestur olan,gizli olan,örtünmüş olan erler kendilerini acaba neyle örttüler?Onlar kendilerini halkın sıfatıyla örttüler.onlar sıfatı halk içre görünürler.Onlar ne doğar ne dolanır,hakikat ehlinin olmaz nişanı yani onlar(Lemyelid velem yüled)sırrına mazhar olmuşlardır.