Hakk'ı İstersen Yürü İnsan'a Bak

ON YEDİNCİ SOFRA 

 

ON YEDİNCİ SOFRA 

 

Allah Teala buyurmuştur: "Allah'tan korkanlara va'dedilen Cennet şöyledir: Orada temiz su ırmakları, tadı bozulmayan süt ırmakları, içenlere zevk veren şarap ırmakları, süzme bal ırmakları vardır. Onlara orada her türlü ürün ve Rablerinden mağfiret vardır. Bunların durumu, ateşte temelli kalan ve bağırsaklarını parça parça edecek kaynar su içirilen kimselerin durumu gibi olur mu?" (Muhammed,15) 

İnsanlık aleminde suyun, sütün, şarabın ve balın misali şöyledir: Bil ki ilim arayan kimse ilim talebinde suyun denizi araması gibi olmalıdır. Nasıl ki su, gece gündüz durmadan ne dağ, ne ova, ne taş, ne orman, ne de güzel ve çirkin arazi demeden hepsini geçip denize kavuşur. İşte ilim talebinin de hiç durmaması, ilim denizine ulaşıncaya kadar matlubunu bulduğu herkesten o kimse şeref ve izzet sahibi olmasa da tevazuu esirgememesi lazımdır. İlmi de kendi ruhunu ve başka ruhları besliyecek faydalı bir ilim olmalıdır. Nasıl ki, süt vücutları besler. İlim ve ameliyle bir mürşidi kamile koşmalıdır ki, şarap gibi sakisini de içenini de sarhoş eden bir ma'rifete (bilgiye) erişebilsin. Ahlakı da kalblere şifa veren süzme bal gibi olmalıdır. Bir kimse bunları yani ilmi, ameli, ma'rifeti ve güzel ahlakı kendinde toplarsa onun meclisi cennet olur. 

Bil ki Cennet'te bu dört nehir bulunduğu gibi müzekkir (zikrettiren) ve şeyhte de cennettekinin misali olan bu dört şey bulunmalıdır. Bunlardan biri eksik olursa onun meclisi cennet olmaz. Çünkü cennet bunlardan yoksun değildir. Aralarında tam bir münasebet olmazsa, onun meclisi insana hoş gelmez. Meclisi insanların meyledeceği bir meclis olmaz. Yani seyri ve ilim talebi ve ilim ehline tevazu'u tam olmazsa ilmi eksik olur, ona meyledilmez. Mesela ilmi cemeder de onunla amel etmezse o ilim kendisine fayda vermemiştir. Artık başkasına yararlı olması beklenemez. Ondan fayda umulmaz ve halk da ona rağbet etmez. Hem alim, hem ilmiyle âmil olur da kamil ve mükemmil bir mürşitten icazetli bulunmaz, sâdece kendi kendine zâhid geçinirse onda da ne kendisine ne de başkasına bir lezzet hasıl olmaz. Zira cem'inin çırasında mahabbet yandırılmamışsa onun etrafında pervane nasıl toplanır? Kendisini büyük bir nimet olan ma'rifet, halim kılmamış ise onun sözü bal gibi göğüslere şifâ vermez. Halk onunla ünsiyyet etmez. Her cihetten kendisine meyledilmesi için bu dördünü kendinde toplaması lazımdır. Tâ ki, her yönden kendisine meyledilsin. Nasıl ki, Cennet her milletin arzusudur ama ona herkes giremez. Ancak mekarihine (sıkıntılarına) katlananlar girebilirler. Çünkü cennet mekruhlarla (sıkıntılarla) çevrilmiştir. Bu meziyyetler bir insanda kolay kolay toplanmaz. Ancak çok yorulmak, güçlük çekmek, belaya katlanmak, erbabına tevazu göstermek suretiyle elde edilebilir. Çünkü Cenâb-ı Hak şöyle buyurmuştur: "Yoksa siz, Allah aranızdan mücahede edenleri ve sabredenleri bilmedikçe Cennete gireceğinizi mi sandınız?" (Al-i İmran,142) "Beyit: Aşkın yaşayışında safa rahatlık nereden olacak? Çünkü Cennet mekarihle bezenmiştir." 

 

MAWÂİDU'L-İRFAN

İRFAN SOFRALARI

Niyazî-i Mısrî

Notlarla çeviren: Prof.Dr.Süleyman ATEŞ.