Hakk'ı İstersen Yürü İnsan'a Bak

ALTINCI SOFRA

 

ALTINCI SOFRA 

 

Yüce Allah şöyle buyurmuştur: "O gün Yer, başka bir Arza, gökler başka göklere değiştirilir. Herkes kahredici Tek Allah'ın huzuruna çıkarlar." (İbrahim,48) "O'nun yüzünden başka her şey helak olacaktır. Hüküm O'nundur ve O'na döndürüleceksiniz." (Kasas,88) 

Bil ki insan neden lezzet alıyor, nede rahat ediyorsa mutluluğu ondadır. Her şeyin lezzeti tab'ı (yaradılışı)'na göredir. Bir şeyin yaradılışının gereği, o şeyin mahulika lehi (ne için yaratılmış ise o)'dir. Eşya, yaratılmış bulunduğu gayeye kavuşmak ister. Çünkü ondan bir parçadır. Nasıl ki, parçalar bütüne kavuşmak talebeder, nehirler denize ulaşmak isterse, her şey de böyle küllüne (bütününe) kavuşmak, onda fânî olmak ister. 

Gözün lezzeti, güzel şeylere bakmada, kulağın lezzeti makamları, güzel sesleri duymada, kalbin lezzeti yaratıldığı şeye nail olmada yani umuru (işleri) bilmededir. Kalbin gıdası bilgidir. Gıda sevilir ve istenir. 

Bil ki, insanlığın saadeti, Allah Teala'yı bilmededir. Çünkü bu, lezzetlerin ve rahatların en son mertebesidir. Lezzetlerin en bayağısı da sanatları bilmektir. Fakat yine de bu, çocukların oyunları bilmesinden daha tatlıdır. İlmi bilmek de oyunu bilmekten lezzetlidir. Sonra şeriat ilmini bilmek, diğer ilimleri öğrenmekten daha lezzetlidir. Tarikat ilmi de şeriat ilminden daha tatlıdır. Ama hakikat ilmini bilmek, hepsinden lezzetlidir. Çünkü hakikat ilmi, fiiller tevhidi, sıfatlar tevhidi ve zât tevhidine vakıf olarak Allah'ın sırlarına ermektir. Allah'ı bilmek ise elbette lezzetlerin ve rahatların sonudur. Bu, kalbin, yani padişahın gıdasıdır. Diğerleri duyuların, organların, uzuvların ve hizmetçilerin gıdasıdır. Tabii padişahın gıdası ve lezzeti hizmetçilerin gıda ve lezzetinden daha üstündür. 

Bil ki sen, kalb padişahının lezzetine, diğer duyuların lezzetinden vaz geçmedikçe ulaşamazsın. Zira yolcu birinci konaktan çıkmadan ikinci konağa ulaşamaz. Bütün konaklardan geçmeyince şuhud kâbesine giremez. Hakikate kavuşan arifler tekrar dünya konaklarına döndükleri zaman artık yemek, içmek, cima etmek, bahçelerde gezip dolaşmak, dostları ve Allah'tan başkalarını ziyaret etmek, onlara mânî teşkil etmez. Anla ve bil ki, her duyunun ve uzvun kemali ne için yaratılmış ise onun kemaline ve gayesine erişmesidir. Kalbin kemali, ne için yaratılmış ise onun kemaline ulaşmasıyla mümkün olur. Bu da Allah'ı, bütün fiillerinde, sıfatlarında ve zâtında tevhid etmek /birlemek) ile mümkündür. İşte o zaman duyuların ve uzuvların lezzetleri başka lezzetlere, arş başka bir arza ve gökler, başka göklere değişir. "Tek ve kahredici Allah'ın huzuruna çıkarlar." "O'nun yüzünden başka her şey helak olacaktır. Hüküm O'nundur ve O'na döndürüleceksiniz." Hâsılı kalb, kemaline ulaşırsa duyular ve uzuvlar da kemaline ulaşır; Allah ile işitir, Allah görür, Allah ile konuşur. Ve kul, sultanların sultanına ulaşır. O zaman iş ve devir tamam olur. Allah Teala bizi kendisine kavuşanlardan eyliye. "Allah gerçeği söyler, O, yola iletir." 

 

MAWÂİDU'L-İRFAN

İRFAN SOFRALARI

Niyazî-i Mısrî

Notlarla çeviren: Prof.Dr.Süleyman ATEŞ.