Hakk'ı İstersen Yürü İnsan'a Bak

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM İKİNCİ DEVRE MELAMİLER‏

 

 

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

İKİNCİ DEVRE MELAMİLER

veya

Melamiyye-i Bayramiye

ve

Melamiyye-i Şettariye 

- I -

İKİNCİ DEVRE MELAMİLERİN HUSUSİYETLERİ

VE DOĞUŞ SEBEBİ

 

   İlk devre melametiler Mevlana ile tarihe gömülür. Menkıbeleri dilden dile gezer, yaşantıları örnek alınır amma artık müstakilen melametilere raslanmaz. Çünkü her tarik melamete yönelmiştir. Melamet tarikatlar içinde esasen bir yol ve hedef olduğundan ayrıca bir özel gurup olarak ortada görünmesine belki de gerek yok. Ancak bilinen bir gerçektir ki Mevlevilik tarikatını tesis eden Sultan Veled beraber olduğu arkadaşlarıyle herhalde melametten ayrı değildir. Fütüvvet ehli diye isimlendirilen gurup, ahiler tam birer melamidir. İsim ne olursa olsun melamet devam eder ve mevleviler içinde bu neşe yine de özelliğini korumaya devam eder.

   Ondördüncü asır sonlarında Orta Anadolu'da Hacı Bayramı Veli bir ışık olarak çevresini aydınlatmaya başlar ve O'nunla birlikte bâtında olan melamet zuhura gelmeye başlar. Bu nedenle ikinci devre melamilere Bayramiler diyoruz.

   Büyük Selçukluların yerini alan ve Türklere devlet halinde yaşama gücünü veren Anadolu Selçukluları yerlerini yavaş yavaş Osmanlılara terkederken maneviyat aleminde de bir takım değişmeler ve yenilikler olacaktır.Siyasi ve sosyal çalkantılar elbette ki kültür ve irfan dünyasında da yansır. Hele Anadolu'da tesislerini bırakıp çekilen Moğol akınları ve Moğol istilasından sonra şüphesiz ki inanç ve düşünce ufkunda da bazı değişmeler olacaktır. Ve bu değişmeler olmuştur da.

   Acaba ikinci devre melamilerin doğuş sebebi nedir diye sorarsak cevabını askeri, içtimai ve dini olaylarda bulabiliriz ancak. Çünkü İslamiyet ilk heyecanından yavaş yavaş uzaklaşmış, Arap ve yabancı etkiler Anadolu Türk'ünün inanç sisteminde alışmadığı bir kayıt ve taassuba yer verir gelişmelere raslanmıştır. Oysa ki Türkler hür düşünceli, hoş görü sahibi, ilme ve insanlığa çok saygılı ihlaslı insanlardır. Selçuk idaresinde Arapların devlete müdahalesi olamazdı amma komşuluktan doğan bir yakınlaşma İslam - Türk düşüncesini de etkilemeye ve şeriat hükümlerinin uygulanmasında katılığa yönelen bir gelişmeye sebep oldu. Böylece ehli şeriat, daha da kesin ve katı bir tutuma girerken gönül ehline karşı tepkiler artmaya başladı. Mevlana'nın hocası Şemsi Tebriziye karşı Konyalıların takındığı tavır bu haleti ruhiyeye ait tipik bir örnektir. Kaldı ki iki asır daha geçmiş, heyecan biraz daha azalırken şekli unsurların sistemli şekilde inanç dünyalarımıza hakimiyeti o nisbette bir artış göstermiştir. Bu katılığa karşı Türk'ün hür ve serazat hüviyetinde bir isyan dalgalanmasına şahit oluyoruz. Bektaşilik, Melamilik gibi dini cereyan ve akımlar bu ruh halinin en müsbet zuhur ve belirtileri olarak pekala düşünülebilir.

   Ancak melamiliğin ikinci devre zuhuruna âmil olan faktörlerden en önemlisi şüphesiz ki Timurlenk'in Anadolu'yu istila etmesi olayıdır. Çünkü:

   1 - Timurlenk Anadolu'yu istila ederken zalimane davrandı, savaşın bezginliği ve acılıkları halkı bir daha Hakk'a yöneltmiş oluyordu.Herkes manevi bir boşluk içinde kalmış, maddi varlık ve ikbalin geçici olduğunu gören halk, insanın maddi olanaklarının değersizliği kanısına varmıştı.

   2 - Timurlenk ehli beyt aşıklarıyla Anadolu'ya gelmişti. Bunlar daha saf ve daha yalın bir inanç ve heyecan içinde bulunuyorlardı. Bu ise Türklerin iç duygularına daha uygundu. Türkler, islamiyetin doğuşundan bu yana, Ehli Beyt sevgisinde daima önde ve daima bu sevgide sabit kalmışlardır.

   3 - Timur'un istilası ile Anadolu Hacegan yurdunun ulularına ait maneviyat ilimlerinide Anadolu'ya getirmişlerdi. Horasan erleri, Nişabur velileri, Rey büyükleri Anadolu Türk'ü için yabancı değildirler, onlar birer ulu sevgili idi. Timur'un yanında Anadolu'ya gelen bilginler işte bu Türk inancının yüce temsilcilerini anlatırken farkına varmadan Anadolu insanına etki yapmışlardı. Yani bu istilalar Türk ruhundaki serazatlığı bir daha su yüzüne çıkarmış ve melamet neşesinin lemaları gönülleri tutuşturmaya başlamıştı.

   Buna ilave olarak Arap etkisinden hoşnutsuzluk ve kendine ait olma özlemi ve benzeri nedenler de yeni akımların doğuşunda etken olmuştur.

   Esasen Anadolu insanı Muhiddini Arabi'nin vahdeti vücud felsefesiyle dolmuş, Mevlana'nın fikir ve düşünce dünyasında aydınlanmıştı. Bu yeni dış etkilerle eski özlemleri depreşiyordu. Sosyal hadiseler de bu iç çalkantıyı su yüzüne vurmakla ondördüncü asır Anadolu insanı için yeni bir inancın, aşk ve cezbe heyecanının tekrar sistemleşmesini zorunlu hale getirdi.

   İslamiyet insan sevgisi idi, aşktı, ilimdi, hürriyetti, insanı mutlu kılmaktı, akıl ve gönül zenginliği içinde insanı yaşamaktı. Öyleyse bu huzursuzluk neydi? Neden bu bölünme vardı? Savaş ve kin de ne oluyordu? Bu dünya değersiz bir nesne idi amma insanlar bu değersiz şey için her şeyi yakıp yıkıyordu. O halde insanı gafletten uyandırmak, O'nu gerçeğe çevirmek, yüzünü dalalden döndürüp hidayet ışığı ile aydınlatmak lazımdı.

   İdrak kapısını aralayan, benlik küpünden çıkar. Ben şalını atanlar, varlık sırrına erer. Bu yol Allah yoludur ve bu yolda ilerleyen kişi, kendi benliğini terk ile Hak benliğine bürünür. İşte melamet bu yiğitlerin bulunduğu ortamda tekrar doğar ve doğmuştur.

   İkinci devre melamilerin doğuş nedeni gibi yaşantıları da değişik özellikler gösterir. Bunlar ilk devre melamilerden farklıdırlar. İlk devre melamilerin riyazat, çile, murakabe, mükaşefe, mücadehe konularında ki tutumları çok sert ve kesindi. İkinci devre melamilerinin de aynı yoldan gittikleri bir vakıa ise de mutlak bir özellik olarak görünmüyor.

   İlk devre melamileri şekil unsurlarına bağlayan hürriyeti, kendi istekleri ve inançlarıydı. İkinci devre melamiler şeklin ve baskının etkisini tatmışlardı. Bu bakımdan şekle ve kayda karşı daha hassas, yaşantılarında daha serbest ve serazat olma temayülündedirler. Bu bakımdan ikinci devre melamileri zaman zaman şeyhül islam fetvalarına muhatap olmuş, kanuni takibe uğramış ve çok sefer de ağır maddi ve cezai  müeyyidelerle tecziye edilmişlerdi.

   İkinci devre melamileri kayıttan tamamen azade olmak, taassub ve etkilerden uzak kalmak için mücadele etmişlerdir. Bu bakımdan onların davranışları çevrede yadırganmış, adeta şeriate karşı imişler gibi telakki edilmişlerdir ki, bu zan yanlıştır amma melamiler, halk'a menfur olmayı, Hakk'a makbul olmak için adeta bir düstur kabul etmişler ve son asırlarda beliren taassub ve kayıtçılığa karşı bir nevi isyan bayrağı çekmişlerdi. Bu bakımdan ikinci devre melamileri ilk ve son devre melamilerinden hayli farklı özellikler göstermektedir. Ne var ki ikinci devre melamiler gerçekten dini heyecanı yenilemekte çok başarı göstermiş, ihlaslı yaşamakta örnek olmuş ve cesaretleri ile müminlik işaretlerini insanlığa göstermiş ve tarihe tescil ettirmişlerdir. Hamza ve Beşir Ağa'nın katli olayında ihvanın da ortaya çıkıp kendilerinin de melami olduklarını haykırması ve ölüme seve seve gitmeleri ikinci devre melamilerin yiğitliğine ve ihlasına en büyük hüccettir.

İSLÂMDA MELÂMİLİĞİN TARİHİ GELİŞİMİ

Yusuf  Ziya  İNAN / 1976